Kibirli Piyano

kp1

İşte yine sahne arkasına, soyunda odalarının olduğu tarafa taşındım. Taşırken özen gösterdiler, örtümü örtmeyi unutmadılar ama yine de bir kenara atıldım işte. Üstelik anlı şanlı konser salonunun en değerli enstrümanı olan kuyruklu piyanonun böyle kenara atılıyor olması benden başka kimseyi rahatsız etmiyor. Neymiş? Gitar resitali varmış. Gitar dediğin ne ki? Hap kadar alet. Ben de sahnede kenarda durup boy göstersem, resitalden nasiplensem, millet beni yine göz ucuyla da olsa görse fark etse, kime ne zararım olacak? Olmazmış, sahne resital enstrümanlarına teslim edilmeliymiş. Sıradan bir piyano değilim ki. Konser salonlarının en kıymetli markalarından, genellikle akort sorunu yaratmadan defalarca kullanılabilen, sesi ve tınısıyla kendini kabul ettirmiş değerli bir piyanonun böyle kenara atılıyor olmasına alışmayı kimse benden beklemesin.

Konser salonu için değerimin yanı sıra resital ve konserlerde aranan bilinen hatta sahnede kapladığı yer ve duruşuyla icra edenlerden bile daha fazla dikkat çeken piyano olarak bir miktar kibirli olduğum söylenebilir. Ne yapayım, alçak gönüllülük de bir yere kadar. Konser öncesi provalarda sesimin rengi ve tınısı yüzünden piyanistlerin övgüsünü işitmek ister istemez uçuruyor insanı. Gerçi konser bitiminde alkışların kendine geldiğini düşünüyor olsalar da orada esas iş görenin, ses çıkaranın kim olduğu da gün gibi ortada. Dünyaca ünlü bir markanın ürünü olmak, akustiği ile beğenilen meşhur bir konser salonunda bulunmak ve yine tanınmış piyanistlerin elinde takdir görmek, seyircinin alkışları ile ödüllendirilmek kendini değerli hissetmek için fazlasıyla yeterli geliyor ama birileri için özel ve önemli olmak istediğim zamanlar da olmuyor değil.

kp3

Şimdi beni gitar resitali nedeniyle özenle kenara alıp örttüler. Bu benim değerimi azaltmasa da gitarı kıskanmadan edemiyorum. Büyük olasılıkla o da kendince değerli bir markanın ürünüdür. Üstelik gitarı çalan için ne kadar özel ve önemli olduğunu görüp imrenmemek elde değil. Kuliste kılıfından çıkarırken gösterdiği özen, elinde taşırken, sahneye el ele birlikte çıkarken, seyirciyi birlikte selamlarken sanki çocuğu veya sevdiği bir yakını ile birlikteymiş gibi davranmasını doğrusu kıskanıyorum. Ne kadar değerli olursam olayım birileri bana o gitara gösterilen yakınlığı göstermiyor. Piyano olarak işim bittiğinde, ışıklar söndüğünde yapayalnız kalıyorum. Halbuki gitar için böyle bir yalnızlık söz konusu değil. İnsanlar için yanlarında taşınamayacak kadar büyük ve hantal olmamın bunda büyük etkisi olsa da boynumun bükük kalmasını engelleyemiyorum. Sonuçta benzer pek çok müzik aleti gibi hepimiz titreşen tellerin sesini aktarıyoruz. Özünde çok bir şey değişmese ve her enstrüman gibi kendimize biçilen değerimiz olsa da bazılarımızın birileri için bu kadar önemli olması haksızlık diye düşünüyorum.

kp4

Böyle garaj arabası gibi gözlerden ırak kalmaktansa birilerinin sahiplenmesini, benimle ilgili özel anıları olmasını, birisi için önemli olmayı da istiyorum. Hatta orama burama kendince anlamlı çıkartma filan yapıştırmalarına bile razıyım. Birinin üzerimde kokusu izi olsa, kendi kendine konuşmak yerine dertlerini bana açsa, birlikte yaşadığımız heyecanlı konser deneyimlerini tellerimde hissetsem, anılarımı saklasam, unutmasam. Ne bileyim? Birileri beni evcilleştirse. Hani kim olduğu da önemli değil. Valla değil.
Tamam, konser salonu için değerli olduğunu bilmek çok zaman iyi gelse de hayat gibi günü geldiğinde yitip gidecek bir eşya olduğumu depodaki ıskartaya çıkarılmış piyano ile aynı marka olduğumu görünce anlamıştım. Kaçınılmaz sona her gün biraz daha yaklaşıyor olduğunu düşündükçe sahneden çekildiğinde birilerinin belleğinde, anılarında, özelinde yaşayacağımı bilmek de istiyorum, her insan gibi.

Evet, kıskanıyorum; gitarı flütü, kemanı ve benzer taşınabilir pek çok enstrümanı hatta orkestra şefinin bagetini bile kıskanıyorum. Belki onların da azametli görünüşüme bakıp imrendiği oluyordur. Kendilerini benimle kıyaslayıp daha değersiz bile hissetmiş olabilirler ama solistin elinde onun dünyasında yer etmiş olmak, herkes için değerliyken biri veya birileri için aynı zamanda önemli olmak bambaşka bir şey. İşte bunu kıskanmadan edemiyorum.

kp2

Her neyse, kıskanıyor olsam da hantal ve kibirli olduğum için bu duygulara öyle kendimi kaptırmıyorum. Ama için için kendimi yemekten de duramıyorum. Elindekiyle yetinmeyip hep daha fazlasını istemeyi de insanlardan öğrendim sanırım. Umarım bu gerginliğim tellerimin tınısına yansıyıp akort sorunu yaratmaz. Dertlendiğim zamanlarda çenemin düştüğünü söylerlerdi, doğruymuş. Diyeceğim o ki; günün birinde, bir konser salonunda gözünüze kuyruklu piyano ilişirse yanına gidip iki laf etmeden, tuşlarını okşayıp onunla ilgilenmeden geçmeyin. Arkadaşça dertleşin onunla. Hayrına?

Mehmet Uhri

One Response to “Kibirli Piyano”

  1. Naile Kalender dr. diyor ki:

    her piyano gördüğümde bu yazıyı anımsayıp ona dokunarak yanından geçeceğim kutlarım seni Mehmet gerçekten piyanonun ağzından çok etkili bir serzeniş

Leave a Reply