Yorgan Yüzü

yorganci1Başını önüne eğip yüzünü astı ve ?Bitti beyim. Baba mesleği yorgancılık bitti, buralarda? dedi. İzmir?in tarihi ilçelerinden Bergama?nın kendi kadar eski Arasta çarşısındaydım. Çarşının dükkanlarının yarıya yakını boştu, çalışmıyordu. Eskinin canlı günlerini arar olmuştu, çarşı esnafı. Adres sormak için yorgancı dükkanında ayak üstü başlayan muhabbet yorgancının bu sözleri ile sürmüştü. Dertliydi yorgancı. Çarşıda sayıları yirmiyi bulan yorgancılardan sadece üç dükkan kalmıştı. Onların da ellerinde pek iş yoktu, boş oturuyorlardı.

Dükkan duvarlarında ve vitrinde renkli parlak satenleri ve işlemeli yüzleri ile farklı boyutlarda yorganlar asılıydı. Yorgancı günlerdir siftah yapmadan dükkan kapattığından yakınıyordu. Yorganlarından birini eline alıp;

-         Beyim yorgan deyip geçme. Pamuğu buraların pamuğu, kumaşı bizim Sümerbank?ın kumaşıdır. Gerçi şimdilerde 70 yıllık Bergama Sümerbank fabrikasını kapattılar, pamuk tarlaları da azaldı ama mal yine bizim malımız.

-         Yorgana talep azaldı sanırım. Evler kaloriferli olunca insanlar pek yorgan örtünmüyorlar artık.

-         Biraz öyle oldu ama Bergama?yı ve insanını değiştiren yanı başımızda Ovacık?taki altın madeni oldu, beyim. Millet altın madeni ile kolay para kazanmayı öğrendi. Araziler kıymetlendi, tuhaf bir zenginlik oldu. İnsanlar kendi tarlalarında ırgatlık yapmaktansa madende çalışmaya koştu. Tarlada bağda çalışacak adam kalmadı. Esnaf yetiştirecek çırak bile bulamaz oldu.

-         İyi ama Bergamalıların o altın madenine karşı olduklarını okuyoruz hep.

-         Onlar bir avuç insan, beyim. Sesleri çıktığı kadarıyla okuyorsunuz gazetelerde. Sen asıl sesini çıkarmayanlardan kork. Millet kolay parayı görünce sustu. Karşı çıkanları da yalnız bıraktılar. Ama, zaman onları haklı çıkardı. Kaybeden de pek farkında olmasalar da Bergamalılar oldu.

Ayağa kalktı yorganlardan kırmızı olanı eline aldı. Üzerindeki çiçek işlemesini göstererek;

-         Bu yorganı komşu kızının çeyizi için sipariş etmişlerdi. Kızcağız desenini bile eliyle çizip vermiş, kırmızı saten kumaşını de kendi getirmişti. Çok özenmişti. Nişanlısı madende iş bulup kolay parayı görünce hovardalığa başladı. Düğünden vazgeçildi. Yorgan da elimde kaldı. Şimdi pek alıcısı da yok.

-         Neden öyle?

-         Dediğin gibi, kalorifer sayesinde evler iyi ısınır oldu. Sonra nevresim belası çıktı başımıza. Eskiden yorganların saten yüzü görünür, yorgancının el emeği de belli olurdu. Yorgan dediğin insana benzer azıcık, yüzüne bakar anlarsın ne mal olduğunu. Şimdilerde yorganları nevresime tıkıyorlar. Yüzünü gizleyenden fayda gelir mi hiç? Üstelik yorgan da nevresimin içinde toplanır durur, nesini severler anlamam.

Bezgin ve kederli bir ifadeyle yorganlara eskiden yorgan iğnesiyle nasıl patiska kaplandığını, düğmeli yorganlar ile bu zahmetli işin kolaylaştırıldığını ama yine de insanlara nevresim kullanmanın daha kolay geldiğini anlattı. Dahası sentetik hafif yastık ve yorganların çıkması ile işlerin iyice azaldığından yakındı.

Hava sıcaktı susamıştım. Yandaki çay ocağından içecek bir şeyler ısmarlamak istediğimi söyleyince ?bari limonata al, bu sıcakta iyi gelir? dedi. Limonataları alıp geldiğimde yorgancı elindeki yastığa pamuk tıkmakla uğraşıyordu. Limonatasını iki yudumda içip

?Ölmüşlerinin ruhuna değsin, beyim? diyerek elindeki işe döndü. Bu arada yastık ve yorganın insan hayatında önemli yer tuttuğunu, kışın soğuk günlerinde yorganın sıcaklığı ve sarmalaması olmasa huzurlu uyku uyunamayacağını anlattı. Yetişkin iki oğlunun baba mesleği yorgancılık ile ilgilenmek yerine altın madeninde çalışmayı seçtiğinden yakındı. ?Paranın yüzü sıcaktır derler? diye üsteledim. Boş ver dercesine elini salladı.

-         Para çoğaldığında zenginlik olur diyorlar ama para azken el emeği daha değerliydi, beyim. Ne zaman para bollaştı, para kazanmak da kolaylaştı. Zaman ve sabır isteyen el emeği, göz nuru gerektiren bizim işler ucuzladı. Ev geçindirmez oldu. Para bollaştı ya, herkeste bir telaş ucuza rağbet arttı. Ne olacaksa?

Cebinden çıkardığı madeni paraları gösterdi.

-         Bak bu paralara. Hepsi biri birinin aynı. Para girdiği yerde her şeyi kendine benzetiyor. Bu paralar ile biri birinin aynı yorgan ve yastık alıyor, insanlar. İnsanlar bile bu paralar gibi biri birine benzer hale geliyor, ucuzluyorlar. Bozdur bozdur harca. Ne yapayım ben böyle zenginliği?

Dertlenmiş ve biraz da öfkelenmiş gibiydi. Pamukları yastığın içine daha bir hırsla tıkıyordu, sanki. Keyifli muhabbet için teşekkür edip izin istedim. Çarşı tenha ve sıcak günlerinden birini daha yaşıyordu. Birkaç adım atmıştım ki bizim yorgancının dükkanın kapısına çıktığını ve arkamdan ?beyim bir dahaki sefere limonatalar benden olsun, yine gel. Bu kez belki bir el de tavla atarız malum pek iş de yok, biliyorsun? diye seslendiğini duydum. El sallayıp uzaklaştım.

One Response to “Yorgan Yüzü”

  1. Fatih Akçegil diyor ki:

    Çok iyi bir seçim , çok güzel bir mesaj çok teşekkürler.

Leave a Reply