PİSİDİA NOTLARI 1 YAĞMUR VE GELİNCİK

pisidia-2

Yağmur kimseyi ayırmaz eşit ıslatır. Gelincik ise kimsenin toprağını ayırmaz, her yerde biter, paylaşımcıdır.

Isparta iline bağlı Yalvaç yakınlarında kurulmuş Pisidia Antiocheia şehrindeydik.

Deprem ve istilalar ile yanmış yıkılmış ve 13. Yüzyılda terk edilmiş şehirden geriye kalanlar arasında zamanındaki ihtişamlı yapıları ve yaşamı hayal etmeye çabaladık.

Verimli toprakları, sulak arazileri ile doğanın cömert davrandığı bölgede istilacı imparatorlukların koşulsuz itaat bekleyen yönetimlerine bölge insanlarının hayli direnç gösterdiği ve karşılığında ağır bedeller ödemek zorunda kaldığı topraklardaydık.

Bölgeye birden fazla garnizon şehri kurmak zorunda kalan koskoca Roma İmparatorluğu’na bakılırsa Pisidia insanlarını doğaya kafa tutmaya, onunla rekabet etmeye ve savaşlara ikna etmenin hiç kolay olmadığı anlaşılıyor.

Pisidia halkları ve gelip geçici baskıcı yönetimler arasındaki bu çekişmenin gerçek kazananının ise yıkıntılar arasında bahar aylarını fırsat bilip her yerden fışkıran gelincikler ve ara ara yağan yağmur ile doğa olduğu söylenebilir.

Pisidia Antiocheia şehrini ayırım gözetmeksizin kaplayan gelinciklerin paylaşımcılığı ve yağmurun adaleti sanki insanlığa sessiz bir mesaj veriyor.

pisidia-3

Şehrin bilinen tarihi Erken Tunç Çağı’na uzansa da tarihsel metinlerde Seleukos hanedanından 1. Nikator veya oğlu 1. Antiochos tarafından Galat kavimleri ile mücadele edebilmek amacıyla M.Ö. 3. Yüzyılda Frigya sınırında ileri karakol olarak kurulduğu anlatılmaktadır.

Sonrasında Roma imparatorluğuna geçen (M.Ö. 188) ve müttefikleri Bergama krallığına bağlanan Pisidia Antiocheia’sı kral III. Attalos’un (M.Ö 133) ölümü ve vasiyeti gereği Roma toprağına dönüşür.

Roma imparatoru Augustus döneminde Ortadoğu’ya uzanacak güvenli ticaret yolu “Via Sebaste’nin” Anadolu’daki başlangıç noktası olarak askeri garnizon şehrine dönüştürülür. (M.S. 1.Yüzyıl)

Yine aynı dönemde Hıristiyanlığın yayılması için imparatorluk içinde çeşitli dönemlerde dört yolculuk yapan Aziz Paulus ilk vaazını bu şehirde verir.(M.S. 46) St. Paul Kilisesi yine bu şehirde inşa edilir. (M.S. 4. Yüzyıl)

7. Yüzyıla kadar Roma – Bizans şehri olarak kalsa da İslam ordularının saldırıları ile yanmış ve yıkılmış bir yerleşim yeri olarak zamanla önemini yitirir. Selçukluların Anadolu’ya gelişleri ve Miryakefalon savaşında yenilen Bizans’ın çekilmesi ile zaman içinde terk edilir. 13. Yüzyıl başında yerleşim yeri olmaktan çıkar.

Tüm bu tarihsel anlatıyı kaldırdığımızda ise cömert bir doğa üzerinde eşitlikçi, paylaşımcı ve doğa ile uyum içinde yaşamaya çabalayan barışçıl insanların yönetimlerin dayatması ile “başka türlü” yaşamaya zorlandığını görüyoruz.

Yönetimlerin kazanç ve getiri odaklı büyüme stratejileri doğrultusunda vergi ve gelir beklentisi ile daha fazla çalışmaya ve savaşlara zorlanan bölge insanlarının paylaşımcılıktan, eşitlikçilikten vaz geçmeyip direnç gösterdiğinden, karşılığında ağır bedeller ödeyerek boyun eğmeye zorlandığından söz ediyoruz.

Yöre insanının doğaya öykünen eşitlikçi, paylaşımcı ve gelincikler gibi “sıradan” yaşama çabası ne yazık ki yönetimlerin sonuç veya çıktı odaklı, getiri beklentili baskıları karşısında ağır bedeller ödeyerek engellenmiş görünüyor.

Yaşanan onca acıya ve baskıya karşın günümüzde Pisidia Antiocheia’sından geriye kalanlara bakıldığında zamanında o görkemli şehirde istenmeyen yabani otların gelinciklerle birlikte her yere yayılıp şehri ele geçirdiğini, yağmurun kendi adaleti ile bölgeyi kucakladığını söyleyebiliriz.

Yağmurun ve gelinciklerin kimseyi ayırmadan, ötekileştirmeden zamanında bölge insanının yapmaya çabaladığı gibi kendi adaletini şehrin kalanında yaşatmakta olduğuna bakılırsa bir yerlerde vahim hata yapılmış olduğuna dair sanırım bir kez daha düşünmek gerekiyor.

İnsanın doğa ve kendi ile kavgası hiç bitmese de doğa tokadını vurup özünde o yere göre sığdırılamayan adlarına görkemli yapılar inşa edilen hayatların da gerçekte bir gelinciğin ömrü kadar gelip geçici olduğunu er veya geç hatırlatmış.

pisidia-1

Onca yaşanmışlığın üzerinde şehrin kalıntılarını gezerken karşınıza çıkan yalnız bir gelincik bile o kısacık ömründe buraların sahibinin olmadığını, herkesin ve her şeyin doğanın gelip geçici parçası olduğunu göstermeye yetiyor.

Bölgede hava bulutlandı.

Şehre tepeden bakan görkemli Augustus tapınağını kaplayan gelincikler, bölgedeki diğerleri gibi Pisidia Antiocheia şehrine az sonra yağacak yağmuru bekliyor.

Şehirde hayat devam ediyor…

Mehmet Uhri

One Response to “PİSİDİA NOTLARI 1 YAĞMUR VE GELİNCİK”

  1. Nursar Doğan diyor ki:

    Keyifli geziden arta kalanları çok güzel ifade etmişsiniz, emeğinize sağlık.
    Endülüs’ü gezmiş biri olarak diğer yazılarınızı da keyifle okuyacağımdan eminim.

Leave a Reply