Çerçevesiz

galeri2

 

Yaşlı bayan hastamız ve ona refakat eden kocası uzun süre hastanemizde tedavi görmüştü. İyi anlaşmıştık. Karı kocanın hastane ortamındaki dayanışması, sevgisi hepimizi olumlu etkilemişti. Emekli resim öğretmeni olduklarını, Üsküdar?da resim atölyesi ve çerçeveci dükkanı işlettiklerinden söz edip adres bırakmışlardı.

Üsküdar Ahmediye ara sokaklarında sora sora buldum söz ettikleri dükkanı. Elimde çerçevesi eskimiş iki resim ile dükkana girdiğimde hemen tanıdılar. Dükkanda her yer resim ve çerçeve malzemeleri ile doluydu. Ortada duran eski ahşap koltuğa oturdum. Kendileri de tabure çektiler. Sıcak davrandılar. Hal hatır sorup hastalıklarının durumu ile ilgilendim. Elimdeki resimlerin çerçevelerini tamir etmek veya yenilemek istediğimi söyledim. ?Tamam bakarız, biraz otur hele ? diyerek resimleri incelemeye koyuldular.

Sağlıkları yerindeydi birbirlerine olan sevgileri yine fark ediliyordu. Beyefendi ?çayları koyuyorum? diyerek kalktı. Köşede duran semavere uzandı. Semaverin yanında yerde eski bir gramofon ve taş plaklar gözüme çarptı. Hazırladığı çay bardaklarına porselen demlikten süzdüğü çayı koyup ikram etti. Semaverin tüten buharı, ortamın resimlere bürünmüş karmaşası, köşede şövalyesinde duran üstü örtülü muhtemelen bitmemiş resim, öbür yanda gramofonun varlığı bu sevgi dolu insanların kendi tarihleri ile birlikte yaşadığını düşündürüyordu.

Hanımefendi getirdiğim resimlerden birini inceleyip çerçevesinin tamir olamayacak kadar eskidiğini, yenilemek gerektiğini anlatarak uygun çerçeve aramaya yöneldi.

Beyefendi getirdiğim diğer resmi inceleyip beğendiğini belirten jest yaptı.

-         Resim güzel olmasına güzel ama çerçeve uymamış doğrusu.

-         Değiştirmek gerekecek o zaman çerçeveyi?

-         Bence hiç çerçeve olmasa daha iyi ama bir şeyler yapacağız artık.

Şaşkınlıkla ?çerçevesiz resim olur mu? O zaman aç kalırsınız? diye mırıldandım. Gülümsedi. Elindeki resmi göstererek;

-         Ressam zaten anlatmak istediklerini çerçeve ile sınırlamış, gayet de güzel olmuş. Çerçeveye gereksinim kalmamış ki. O senin sorunun.

-         O zaman resimleri neden çerçeveletiyor insanlar?

-         Güzel soru sordun. Şimdi bir de yanıtını vermeyi dene bakalım.

Ne de olsa emekli öğretmendi ve kendimi sınava tutulmuş gibi hissediyordum. Güzel görünsün, çıplak durmasın, resmi satın alan kendinden bir şeyler katsın gibi nedenler sıraladım. Başını olumlama anlamında salladı.

-         Çerçeve Farsça?dan dilimize girmiştir. ?Dört çubuk? anlamına gelir. Çerçevelemek ise dört tarafını çevirip kontrole almak, sahiplenmektir özünde.

-         Yani?

-         Yani, insanların o gizli muhafazakarlığını yansıtır. Hani o en ilerici geçinenlerde bile yeri geldiğinde ortaya çıkan tutuculuk var ya işte ondan söz ediyorum. Kimi sahiplenmek için çerçeveler resimlerini, kimi ise ressamın hayal gücünün duvarlara taşıp odaya yayılmasını önlemek için kullanır, çerçeveyi. Özünde hep korku, korunma ve sahiplenme vardır. Bir tür muhafazakarlık, işte.

-         Nedir bu gizli muhafazakarlık dediğiniz?

-         Farkında olmadan yaptığımız bir davranıştan söz ediyorum. Nedeni belirsiz korku, kendini güvende hissetme arayışı, belirsizliklerden kaçınma, değişime direnç ve bazen hoşgörüsüzlük. Her insanda az veya çok görmüyor muyuz bu davranışları?

Olumlama anlamında başımı sallayıp sustum. Çayımı yudumladım. ?Hep böyle muhafazakar mıydı insanoğlu?? diye üsteledim. Yerdeki taş plaklardan birini aldı ve üstünde yazanları okumamı rica etti. Plağın üstünde ?Mazi kalbimde bir yaradır. Okuyan Seyyan Hanım? yazıyordu. Anlamadığımı görünce taş plağı gramofona koyup kurdu ve çalmaya başladı. Sonra dönüp;

-         Yapıtın ne bestecisi, ne söz yazarı ne müzisyenleri tanıtılmamış. Sadece adı ve okuyanı önemliymiş o zamanlar. Kimse sahiplenme, çerçeveyi belirleme telaşında değilmiş. Bırakırlarmış müziğin nameleri gidebildiği yere kadar gitsin. Kimseyi ürkütmez, rahatsız da etmezmiş bu durum.

-         Sonra ne oldu da bugünlere geldik?

-         Zenginleştik. Zenginleştikçe korkularımız arttı. Sahiplenmenin sınırını koyamadık. Dışımız zenginleştikçe içimiz mi boşaldı ne? Bu yüzden, herkes birbirinden korkar oldu. Çerçevesiz yaşayamıyoruz artık. Herkesin bir çerçevesi var. Kiminin ki gönlünce geniş, kiminin ki dar, ama hep var.

Çayları doldurmak için tekrar semavere uzandı. İkinci çayları taş plağın arka yüzündeki yine Seyyan Hanım?dan ?Karşıyakalı? şarkısı eşliğinde içtik. Bu arada çerçevenin biri hazırlanmıştı. ?Beklersen diğerini de onarırız? dediler. Acelem olduğunu söyleyip çıktım. Bir kez daha o dükkana gelebilmek için küçük bir yalanı kendime çok görmedim doğrusu.  

Sahile indiğimde Güneş, tarihi yarımada üzerinde batmaya başlamıştı. Gün batımının o çerçevesiz güzelliğine dalıp gitmek geldi içimden. Sonra, esen poyrazın serinliğini, işlerimi bahane ettim, kalamadım orada. Kendi çerçeveme takıldım sanırım.   

Leave a Reply