Arıları Küstürmeden

ari_kovani6?Bu yıl arılar küstü, doktor bey. Arılar küsünce kovanların bereketi de az oldu. Az bal yaptılar. Üstelik arıların büyük kısmı kovanlarına da dönmedi. Ancak bu kadar getirebildim? diyerek elindeki teneke kutuyu masama bıraktı. Yazları köyüne Siirt Pervari?ye gider kışları ise İstanbul?da çocuklarının yanında yaşarlardı. Yıllar önce karısını tedavi etmiştik. Böbrek yetmezliği ile gelmiş büyük badireler atlatmıştı. Sonrasında şansı yaver gitmiş yakın akrabalarından nakledilecek böbrek bulup hayata tutunmasını sağlamıştık. Arıcılık ile uğraşır ve o zamandan beri her yıl ürettiği baldan getirir, hediye eder, bizler de hanımının ve onun yıllık kontrollerini yapardık. Bu kez yalnız gelmişti. Hanımının da gelmek istediğini ancak halsizlik ve şişen ayakları yüzünden gelemediğinden söz etti. Selamını iletti.  

Bizimkinin kontrolleri ve tahlilleri gün boyu sürdü. Yine de gün içinde muayene ve tahlillerini tamamlamıştık. Akşamüstü koridorda yorgun beklerken görünce mesai bitimine kadar kalmasını evine bırakıp hanımının da bir halini hatırını sormak istediğimi söyleyince çok sevindi. Gözleri ışıldadı. Ellerime sarıldı.

-         Kendim için değil doktor bey, hanımım için sevindim. Gelemedi diye çok üzülmüştü. “Güler yüzlü doktoruma selam söyle” demişti. Görünce çok sevinecek.

-         Sizler bizim vefalı hastalarımızsınız. Aileden sayılırsınız. Artık her geldiğinde bir şeyler getirmekten de vazgeçsen diyorum. Hiç gerek yok.

-         Olmaz doktor bey oğlum. Asla olmaz. Hanımım az da olsa o balı götürmemi özellikle istedi. ?Birilerinin ağzının tadının yerinde olduğunu bilmek de önemli? dedi. 

ari_bal_resmiEve vardığımızda kızları karşıladı. İşinden yeni gelmişti. Karıkoca çalışıyorlardı. Liseye giden torun ise masanın başında dersleri ile boğuşuyordu. Hastamız karşısında beni görünce heyecanlandı. Ayağa kalkmak istedi ama kalkamadı. Ayakları şişmişti. Solgun görünüyordu. Muayenesi yapıp tahlil yapmak gerektiğini söyledim. Kullandığı ilaçları gözden geçirip tedavisini düzenledim. Tekrar geleceğimi, gerekirse birkaç gün hastaneye yatırabileceğimi söyledim. Sesini çıkarmadı. Bir ara kocasıyla bakıştılar. Adam ?merak etme hanım, emanet yerine ulaştı? dedi. Bir yorgunluk kahvesi için ısrar edip gitmeme engel oldular. Evlerine ilk kez geliyordum. Mütevazı döşenmişti. Hastamız ise canlanmış konuşmak isteğindeydi.

-        Beyim söylemiştir. Bu yıl arılar küstü. Sıcaklardan dediler. Ben pek anlamam. Kovanlar da boşaldı. Seneye ne yaparız henüz bilmiyoruz.

-        Artık şehre dönseniz iyi olacak. Bak sağlığın da el vermiyor. Köy yerinde kendini baktıracak doktor bulamazsın. Hem artık, bırakın kim yapacaksa onlar yapsın bu arıcılığı.

-        Denedik doktor bey olmuyor, şehirde yapamıyoruz. Biz köy yerinde rahatız. Orada istediğimiz gibi yaşar istediğimizi yapar, daha bir kendimiz oluveriyoruz. Şehir hiç öyle değil. Buraları çok zor bizim gibiler için.

-        Ne varmış şehirde?

-        Var, her şeyden çok çok var. Kızıma damadıma hatta torunuma bakıyorum bizim kovanlarda durmadan bal yapmaya çalışan işçi arılara benziyorlar. Ürettiği baldan yiyemeden neye hizmet ettiğini, ne ürettiğini bilmeden düşünmeden deli gibi çalışıyorlar. Şehirde işi bitenin yerini yenisi alıyor ama iş hiç bitmiyor. Üstelik herkes ayrı ve yalnız yaşıyor. Hadi arılar öleceklerini bilmeden deli gibi işlerini yapar ve günü gelince ölür gider, insanlar günün birinde öleceklerini bile bile bu tuzağa nasıl düşer bir türlü anlamam. Yaşamak ve hayatta kalabilmek için böyle yapmaları gerektiği söylenmiş onlara, arı gibi çalışıyorlar. Bizim arılar gibi günün birinde küsüp gidecekleri de yok. Allah korusun ölüp gitseler geriye onlardan hiçbir şey kalmayacak.

-         Peki ya sizden geriye ne kalacak?

Konuşunca yorulmuş, heyecanlanmıştı. Soluklandı. Sehpaya uzanıp üzerinde duran danteli eline aldı.

-        Bak bunu ben ördüm, işledim. Kimse bana bunu yap demedi. Onu yapma bunu yap diyen de olmadı. Tamam yine çalıştım yoruldum ama biraz yabani arı gibi yaptığımı kendime yaptım. Benden geriye hep bu isteyip seçip yaptıklarım kalacak. Halbuki torunumun daha bir çeyizi bile yok. Hatta çeyizin ne olduğunu bile bilmez.

-        Yani döneceksin yine köye.

-        Dönecem elbet. Başıma ne gelecekse orada gelsin. Buradakiler gibi sürünerek yaşabilmek uğruna şehre eyvallah etmem. Vereceğim bir can, geldiği gibi gider günü gelince. Herkes gibi bir nefeslik canım var, günü gelince öderim borcumu. Herkes benim gibi düşünüp şu ölümlü dünyada bunca telaşa değmeyeceğine inanır diye korkup şehirde insanlara ölümü bile unutturuyorlar, zaten.

Yorulmuştu. Soluklanmasını, dinlenmesini etmesini istedim. İtiraz etmedi. Tahlilleri bozuk çıkınca birkaç gün hastanede yatırıp tedavi edip taburcu ettik.

Aradan yaklaşık bir yıl geçmişti. Bir akşam iş çıkışı kocası yine elinde bir kutu bal ile geldi. Hanımının sıcak yaz günlerinden birinde köyde son nefesini verdiğini, ölmeden ?güleryüzlü doktoruma bal götürmeyi unutma. Onlar her gün hastalara, sıkıntısı olanlara bakıyorlar. Hiç olmazsa ağızlarının tadı yerinde olsun? dediğini söyleyip elindekini masaya bıraktı. Sessizce birbirimize baktık. Teşekkür ettim. Ses etmeden, eliyle selam verip odadan çıktı. Hızlı adımlarla koridorda gözden kayboldu.    

 

Dr.Mehmet Uhri

 

 

Not: www.harftamircisi.com ve www.mehmetuhri.com sitesinde yayınlanan tüm yazıların telif hakları ilgili telif yasası koruması altında olup Mehmet Uhri?ye aittir. Yazarın izni olmaksızın hiç bir şekilde kullanılamaz.

7 Responses to “Arıları Küstürmeden”

  1. ahmet çağıldak diyor ki:

    İyi ki dostuz senle. İyi ki…

  2. Kemal Özay diyor ki:

    Ellerine sağlık sevgili meslektaşım.
    Öykülerini büyük bir zevkle okuyorum.
    Kitaplaştırmayı düşünmez misin?

  3. Mehmet Uhri diyor ki:

    Teşekkürler. Öykü ve anlatılarımın bir kısmı “Hayat Semaverin Deminde” adı altında Selis kitaplardan 2006 yılında yayınlandı. Bütün Dünya dergisinin yazar kadrosundayım.
    Hazırda bekleyen iki kitap taslağım var ama aklı başında yayınevi bulamadım. Sanırım biraz daha beklemem gerekiyor. Tekrar teşekkürler.
    Muhri

  4. Bayram Yüksel diyor ki:

    Mehmet Bey;

    Çocuklarım, kardeşim, akrabalarım ve arkadaşlarım arasında toplam 13 hekimle hayatımı yaşıyorum. Yazdıklarınızı zaman zaman onlar vasıtasıyla da alıyorum. Çok da beğeniyorum. Hem güzel hem de derin manalı….

    Kitabınızı bastırabilmek için yayın evi aradığınızı yazmışsınız.Acaba İstanbul’daki ÖTÜKEN YAYIN müracaat ettiniz mi? telefon: 0212-2510350 fax 0212 2510012 den NURHAN ALPAY beyle konuşup haberleşebilir misiniz? En azından size yardım etmeye gayret eder

  5. Mehmet Uhri diyor ki:

    Teşekkürler sayın Yüksel
    Önerinize uyup Ötüken yayınları ile görüşeceğim. Hani olur da kitaplaştırılabilirsek 1 numaralı baskıyı imzalayıp size göndereceğim.
    Duyarlığınıza tekrar teşekkürler.
    muhri

  6. filiz calp diyor ki:

    Sayın tamirci,öykünüz çok naif geldi.Duygulanmamak elde değil.İnsan olduğumuzu hissetmek için bu güzel öyküleri yazmaya devam edin lütfen .Yüreğinize ve kaleminize sağlık.Saygılarımla…

  7. Mehmet Uhri diyor ki:

    Teşekkürler sayın Calp.
    Bu türden geri dönüşlerle yalnız olmadığımı, olmadığımızı ve dünya nereye giderse gitsin birilerinin insanlığından vaz geçmeyeceği konusunda umutlarım artıyor. İyi ki varsınız…
    Sağlıklı günler diliyorum.
    muhri

Leave a Reply