Alyans, Saat ve Cüzdan

asc1

Kardeşinin karnesindeki vesikalık fotoğrafını istemek için nöbet odama gelip ricada bulunmasa benim için her hangi bir hasta yakını olarak kalacaktı.

O gece hastanemize trafik kazası nedeniyle ağır yaralı birinin yolda olduğu haberi geldi. Kısa süre sonra ambulans ile yaralı getirildi. Acil servise ulaştığında kalbi ve solunumu durmuş haldeydi. Bir saati aşkın gayretli uğraşıya karşın sonuç alınamamış iç kanama ve beyin kanaması nedeniyle yaşlıca beyefendiyi kaybetmiştik.

Acil servis kalabalık saatlerini yaşıyordu. Üzerini örtüp işlemlerini tamamlamak üzere paravanın ardında sedyede bırakıp diğer hastalar ile ilgilenilmeye devam edildi. Böyle zamanlarda ekibin morali bozulsa da gelen diğer acil hastalar insanın durup bir an için bile olsa yaşananları sorgulamasına fırsat vermiyordu.

Hastanın kaybedildiği haberinin ardından önce hastane polisi daha sonra nöbetçi savcının gelmesi ile ölen beyefendi hakkında bilgiler almaya başladık. Evinden iki sokak ötede caddede karşıdan karşıya geçerken araba çarptığını, çarpan aracın kaçtığını öğrendik. Konunun adliyeye yansıyacak olması nedeniyle hastane polisi tutanakla cenazenin üzerinden çıkanları emanete almış kimliğine ulaşıp üzerinden çıkan cep telefonunu kullanarak yakınlarına haber vermişti.

Kısa süre sonra ağlaşarak gelen hasta yakınları ile durum daha da trajik hale geldi. Hastaneye ilk olarak ölenin abisi geldi. Cep telefonundaki son görüşme kaydından ilk ona ulaşılmış ve hastaneye davet edilmişti. Morga alınan cenazeyi nöbetçi savcı eşliğinde teşhis etme görevi de acılı abiye düşmüş, çıkışta kendini iyi hissetmediğini söyleyince tedavi ve gözetim almak durumunda kalmıştık. Bir ara kafasını kaldırıp tansiyonunu ölçen hemşire hanıma bakıp ?En son benimle konuştu. Onu doğru dürüst dinlemedim bile. Yine bir şeyleri dert etmişti kendine. Hayatı bu kadar ciddiye almamasını söyleyince yüzüme kapatmıştı telefonu. Birkaç dakika sonra da kaza olmuş? dedi. Koridorun sonundan ağlaşarak gelen hanımını ve çocuklarını gösterip metin olmasını, onları teselli etmesi gerektiğini söyledim. Şaşkın gözlerle kardeşinin üzerinden çıkarılan ve imza karşılığı kendine verilen alyans, saat, cüzdan, cep telefonu ve cüzdandan kenarı görünen kendi fotoğrafına bakıp ?Peki ama beni kim teselli edecek?? diye sordu.

Ayağa kalkıp yeğenlerine avucundakileri gösterip ?Bunları verdiler. Başka bir şey yokmuş. Araba çarpmış. Onu buraya getirmişler ama o artık burada değil? dedi. Gözyaşları içinde yeğenlerine sarıldı. O ana kadar olayın şaşkınlığı içindeki çocuklar da ağlamaya başladı.

Yanlarına gelen nöbetçi savcı kazanın adli kovuşturmada olduğunu ölenin üzerinden çıkan kimlik ve bazı belgeyi emanete aldığını söyledi. Hasta yakınları anlamsız gözlerle baktılar. Hanımı cenazeyi görmek istediğini söyledi. Çocukların görmesine ise izin vermedi. O ana kadar metin görünen hanımı morg çıkışı kendini tutamamış çocuklarının yanına gitmeden kenarda sessizce ağlamayı seçmişti.

Çocukları olayın detayları konusunda nöbetçi savcıdan ve hastane polisinden bilgi almaya çalışıyorlar, nöbetçi savcı her zaman ki donuk tavrıyla kısa cümlelerle soruları geçiştiriyordu. Onları o halde bırakıp nöbet odama döndüm.

Gecenin ilerleyen saatlerinde ölenin abisi kapımı çalıp kardeşinden geriye elinde bir şey kalmadığını kimlik veya karne üzerindeki vesikalık fotoğraflardan birini almak istediğini ancak adli kovuşturma nedeniyle nöbetçi savcının evrak vermediğinden yakındı. Yardım istedi. Hastane polisine danıştım gerçekten de ölene ait evrak adli emanete alınmıştı.  Hasta yakınlarına verilmesi mümkün değildi. Olayın şokunu yaşamakta olduğunu biraz konuşturup rahatlatmam gerektiğini düşündüm.

- Elinizde kardeşinizin başka fotoğrafı yok mu? Size fotoğraf vermem zor görünüyor.

Avucunu açıp elindeki fotoğrafı gösterdi.

- Doktor bey, kardeşimin cüzdanından benim bu fotoğrafım çıktı. Ne eşinin ne de çocuklarının, bir tek benim fotoğrafımı taşıyormuş üzerinde.

- Anlıyorum?

- Anlayamazsınız. Biz onunla küstük. Daha doğrusu ben küsmüştüm ona. O yine arada arar, hal hatır sorar bense soğuk davranırdım. Çabuk dertlenen biriydi.. Onun bunun sıkıntısını bile dert ederdi kendine. Son günlerde de çocuklarını dert etmişti. Onları istediği gibi yetiştiremediğinden yakınıyordu. Bense çoğu kez yaptığım gibi işi şakaya vurup dinlemiyordum. Biliyordu, farkındaydı ama yine de arayıp dertleşmeden edemiyordu. Ona hiçbir zaman abilik yapmadım. Evlenip çoluk çocuğa da karışmadım. Onun bana bulaşmasına fırsat vermedim. Çocukluktan beri o uslu, ben hep haylazdım. Bu yüzden kıskanır didişirdim onunla. Uzak durmaya çalıştım ama o tüm hayırsızlığıma rağmen benden vazgeçmedi. Hayırsız bir amca olduğum için ne eşi ne de yeğenlerim kabul etti, beni. Hep uzak durdular. Kardeşim muhtemelen yine evdekilerden gizli benimle konuşabilmek için sokağa çıkmıştı. Başına gelenler belki de benim yüzümden. Hanımı küs olduğumuzu biliyor. Onlardan kardeşimin fotoğrafını istemeye de yüzüm yok.

Başını önüne eğip kardeşinin cüzdanından çıkan kendi fotoğrafına bir süre daha baktıktan sonra ?Ben hep ondan kaçtım. Oysa o hep beni yanında taşıyormuş. Ne olur bana onun bir fotoğrafını verin. Buradan başka türlü ayrılamam? dedi.

Hastanın adli emanetteki dosyasından acil serviste yapılanları işlemek bahanesi ile sağlık karnesini istettim. Karnenin fotoğraflı ön sayfasını kesip yerine onaylı fotokopisini yapıştırdık. Karnenin fotoğraflı sayfasını acılı abiye uzattığımda yaşlı gözlerle merhumun o yıpranmış fotoğrafına baktı. Sonra iki eliyle elime sarılıp teşekkür etti. Şimdi kendini daha iyi hissettiğini gitmek istediğini söyledi. Acil servisin kapısına kadar eşlik ettim. Kapıda tekrar teşekkür edip ayrıldı. Ağır adımlarla uzaklaşırken dışarıda sabahın ilk ışıkları ile birlikte insanın içine işleyen sabah ayazı hissediliyordu. Her şeye rağmen yeni bir gün daha başlıyordu.

Dr. Mehmet Uhri

4 Responses to “Alyans, Saat ve Cüzdan”

  1. tepecik diyor ki:

    Hiçbir ölüm geride kalanın nefes almasını engellemiyor, dünya aynı hızda dönmeye gün doğup geceye dönmeye hep ve hiç durmadan devam ediyor.

  2. Senay Ertuğrul diyor ki:

    Yazılarınızı zevkle okuyorum.Bir anlamda tiryakiniz oldum,desem yeridir.Yazılarınız bana oğlum kadar sevdiğim bir genç doktor kanalı ile geliyor.Bir doktor olarak bu kadar duygusallık kötü.Bir hasta ile ilgili olarak ,en ufak bir yanlışlığınız olsa , siz çok kötü olursunuz.Bu kadar ince , duyarlı olmamaya çalışın.Ama olsun… Bu duyarlılık olmasa bu güzel yazılar olmazdı.Sevgi ve saygı ile….

  3. Mehmet Uhri diyor ki:

    Duyarlığınız için teşekkürler sayın Ertuğrul. Tüm yaşanmışlıklardan geriye kalanın başkalarının hayatlarına bulaşmış bu tür küçük yaşam parçacıkları olduğuna inanan biri olarak yazdıklarınızdan büyük mutluluk duydum.
    Sağlıklı günler diliyorum.

  4. FİLİZ AK diyor ki:

    mehmet bey, sizinle tanışmadık ama yazılarınıza aşina olduk.yazılarınızın herbiri insanı duygusal bir yolculuğa çıkarıyor,bu da onlardan biri…ben de diyorum ki hayattayken insan yakınlarının kıymetini bilmeli,dostluklara zaman ayırmalı. sevgiyle, saygıyla hep yazılarınızı okuyabilmek dileğiyle …kaleminize sağlık.dr.filiz ak

Leave a Reply