Perdesiz Evler

c9124_mega_evleri_kagithane_de_330_bin_tl_ye_3_1___04_11_2010__16_53_25Kavşakta trafik ışığının kırmızıya dönmesi ile yavaşlayarak durdum. Arkamdaki araç ise duramadı ve çarpıştık. İlk şaşkınlığı atlattıktan sonra motoru durdurup aşağı indim. Arka tamponum kırılmıştı. Çarpan araçta ise hasar büyük görünüyordu. Aracın şoförü iyi giyimli yaşlı beyefendi heyecanlanmıştı. Telaşla arabasından indi. Bu arada yanımızdan akmaya devam eden trafikte az daha bir aracın altında kalıyordu. Beti benzi atmıştı. Koluna girip kaldırıma çıkarmamla yere yığıldı. Gömleğini açıp kemerini gevşettim. Ayaklarını yukarı kaldırıp nabzını kontrol ettim. Kısa sürede toparladı. Ayağa kalkmaya çalıştı. Koluna girip yol kenarındaki çay bahçesine kadar eşlik ettim. Bir bardak su içti. Konuşmadan, öylece arabasına baktı. Haber verip polis beklemeye başladık. Bu arada sigorta şirketlerimizi aradık. Yakınlarına haber vermek istedim ?gerek yok telaşlandırmayalım bizimkileri? diyerek engel oldu. Beyazlamış saçları, birkaç günlük sakalı ve yüzündeki derin kırışıkları ile hayatı dolu yaşamış birine benziyordu. Kaza nedeniyle ilk anda yaşadığım korku, şaşkınlık ve işlerimden geri kalmamın verdiği sıkıntı çay bahçesinde içtiğimiz ilk çaylar ile kaybolmuştu. Biraz konuşturup gevşemesini, rahatlamasını sağlamaya uğraşıyordum. Söze o başladı;

- Kusura bakmayın, çok üzgünüm sizi de işinizden ettim. Acele edeyim derken kazaya sebep oldum.

- Hepimize geçmiş olsun. Daha kötüsü olmadığına şükretmemiz gerekiyor. Sahi neydi size bu denli telaş ettiren, sakıncası yoksa öğrenebilir miyim?

Belli belirsiz gülümsedi. Çayını yudumladı.

- Bizim mahallenin ilkokulunun basketbol ve voleybol takımına forma sözüm vardı. Onları yetiştirmem gerekiyordu. Çocuklar maça çıkacak, forma bekliyorlar.

Daha sonra doğma büyüme İstanbul Şehreminili olduğunu, perdecilik yaptığını, işleri oğluna devredip emekli olduğunu anlattı. Birkaç yıl önce şehrin lüks semtlerinden birinde yeni yapılmış siteye taşındığından, ancak eski mahallesini bırakamadığından dem vurdu. Arada sırada gittiği mahalle kahvesinde ilkokulun spor malzemesi gereksinimi olduğunu öğrenince yardımcı olmak isteyip yaptırdığı forma ve eşofmanları yetiştirme telaşında olduğundan söz etti.

- Madem bu kadar özlüyorsunuz mahallenizi, neden taşındınız o zaman?

- Hiç sormayın. Önce eşim, sonra çocuklar ısrarla taşınmak istediler. Evin mutfağı küçükmüş, otoparkı yokmuş, muhit iyi değilmiş, kendilerini güvende hissetmiyorlarmış, nefes alacak yeri yokmuş diyerek yıllarca kafamın etini yediler. En sonunda gönüllerine göre ev aldırdılar. Gün geldi taşındık güzelim mahallemizden.

- Taşındığınız yerden pek memnun değilmiş gibi konuşuyorsunuz.

Cevap vermeden önce bardağında kalan çayı yudumlayıp bitirdi. Az önceki solgun halinden eser kalmamış rengi yerine gelmişti. Kazanın şokunu atlatmış görünüyordu. Gelen ikinci çayın şekerini karıştırırken kaşlarını çatıp uzaklara, çok uzaklara bakıp konuşmayı sürdürdü.

- Bizimkiler çok mutlu. Sitenin her şeyi var. Manzarası, özel güvenliği, spor salonu, havuzu, seçkin insanları, yürüyüş alanları velhasıl istedikleri her şey. Bir tek perde yok.

- Ne güzel işte. Neyi yadırgadığınızı anlamadım doğrusu.

- Perde yok diyorum, evlerde perde yok.

- Bu ne anlama geliyor?

- Bir evde perde yoksa eğer, ya seni görebilecek insan yok veya kendini teşhir etme gereği duyuyorsun demektir, anlamıyor musun? Bizim site için her ikisi de geçerli. İnsan az, binalar hem uzak hem de birbirini görmüyor, garip bir yalnızlık hissediyorum. Böyle bir sitede yaşayanlar kendini farklı, özel hissetmeye çabalıyor, ona buna kendi hayatını göstermeyi de ihmal etmiyorlar. Satarken ev değil yaşam biçimi sattıklarını söyleyerek boyamışlardı gözlerimizi. Dünyanın parasını ödedik bu yalnızlığa. Şimdi konu komşudan vazgeçtim, aynı bina içinde birbirine görmeden yaşayan aileler olduk. Bir koşuşturmadır gidiyor, herkes meşgul, bir o kadar da yalnız.

- Siz alışamamışsınız bu hayata anlaşılan.

- Nasıl alışayım? Perdesiz ev mi olur? Hayatında diğer insanlara yer varsa araya perde koyarsın. Yalnızsan perdeye de ihtiyaç duymazsın. Çocukluğunun mahallesini, insanlarını görmeden, onların dertlerini sevinçlerini bilmeden nasıl mutlu olur insan? Onlar orada eksikli iken nasıl rahat nefes alır? İsimleri yazılı tertemiz forma ile maça çıkmanın gururunu o çocukların gözlerinde görmekten daha büyük mutluluk yok benim için. Geç kalmamam gerekiyor.

untitledBu arada gelen trafik polisi kaza zaptını tutmamıza yardımcı oldu. Çaylarımız bitirip çekicinin işini bitirmesini bekledik. Evine bırakmayı teklif ettim, kabul etmedi. Aklına koyduğunu yapmaya kararlı görünüyordu. Yoldan çevirdiğimiz taksiye bagajındaki formaları yüklemesine yardımcı oldum. Kazayı unutmuştu, gözleri parlıyor ?çocuklar formalarını bekliyor, maça çıkmadan yetiştirmem gerekiyor? diyordu.

Beyefendi ile tekrar karşılaşma fırsatım olmadı. O güne kadar özendiğim o görkemli sitelerin önünden geçerken hep o perdesiz evlere bakıyorum. Perdesiz olmanın anlamını, yalnızlığını bilmeyen o özel ama yalnız insanlara ve yaşadıkları lüks sitelere baktıkça bitmek bilmeyen kışa mahkum edilmiş ormanların suskunluğu geliyor gözlerimin önüne.

Mehmet Uhri

2 Responses to “Perdesiz Evler”

  1. Suavi Torolu diyor ki:

    merhaba,
    Bu yazıyı yazar ve kaynak kullanarak, yeni yayına verdiğimiz ve hala yazılmakta olan, online perde satış sayfamızda yayınlamak istiyorum.
    Müsaadelerinizi rica eder, iyi çalımalar dilerim.

  2. Mehmet Uhri diyor ki:

    Nezaketiniz ve duyarlığınız için teşekkürler sayın Torulu.
    Yazımı yayınlamanızdan memnun olurum.
    selamlar
    muhri

Leave a Reply