Yalama Taşı

resim-488

( Keçileri yalama taşlarında iştahla tuz yalarken izlemek için Keçiler tuz yalarken, video linkine tıklayabilirsiniz. )

Ayağına batan diken yüzünden yardım gerekince köye uğramış, tesadüfen karşılaşmıştık. Orta Anadolu’da yaylada insanlardan, dünyadan uzak yaşıyor keçi yetiştirip çobanlık yapıyordu. İlerlemiş yaşına karşın dinç görünüyordu. Parmak arasına giren diken hayli uğraştırsa da çıkarıp rahatlamasını sağlamıştık. İstirahat etmesini söylesem de üzerine karamuk yaprağı bağlar yarın yine sürüyle beraber dağlara koyulurum diyordu. Kendi de keçi gibi inatçıydı, ikna edemedik. Teşekkür edip ağılın yanındaki dama döndü. Konuşkan değildi. Gittikten sonra çavuş denilen bu yaşlı çobanın ailesinden çocuklarından uzakta dağ başında yaşadığını, ailesinin zoruyla şehre gitmeyi denese de kısa süre sonra yapamayıp geri döndüğünü anlattılar.

Ertesi sabah güneş yükselmeden yaylada yürüyüş yaparken çavuş ve sürüsüyle karşılaştık. Sekerek yürüse de inat etmiş sürüyü çıkarmıştı.

- Zorun neydi be Çavuş? Bıraksaydın da iyileşseydi. Ayağın yara olursa yürüyemezsen daha kötü olmaz mı?

- O senin dediğin ihtimal. Burası dağ başı, burada ihtimallerle yaşanmaz, o dediğin şehirde olur. Burada hep bugün vardır ve o gün hep aynı gündür. Haftanın hangi günü olduğunu bile bilmezsin. Sadece bugün olacaklara olması gerekenlere bakarsın.

- Madem günler birbirine benziyor bugünün diğerlerinden farkı neydi, niye zorladın kendini?

- Bugün keçilerin tuz yalama günü. Tuz vermezsen iştahtan düşer süt vermez hale gelirler. Oğlaklar patır patır ölür gider. Gidelim de gözlerinle gör.

resim-455Çayırda birlikte yürürken keçilerin akıllı ve dirençli canlılar olduğunu hazır yem veya küspeyi kolay kolay yemediklerini en zor şartlarda bile taze ot çalı veya yaprak bulup yediklerini bu yüzden organik adı altında satılan süt ürünlerinde hep keçi sütünün tercih edildiğini anlattı. Haftada bir gün verilen kaya tuzu ile iştahlarının açılıp koşa koşa suya gittiklerini, sütlerinin besleyiciliğinin arttığından söz etti. Sürü az ileride açıklık alanda dairesel düzende sıralanmış sehpa boyutundaki taşların bulunduğu alana yönelince heyecan arttı. Keçiler tek tek taşları koklayıp kontrol etmeye başladı. Çavuş heybesindeki tuzu taşların üzerine avuç avuç bıraktıkça hareketlenme itiş kakış hızlandı. Keçiler taşların üzerine dökülen kaya tuzlarını iştahla yalayıp bitiriyor, çavuş tuz yetiştirmede zorlanıyordu. Heybedeki tuzlar bitene kadar oradan ayrılmadılar. Sonra çoban köpekleri eşliğine hızla su kaynağına doğru hareketlendiler.

resim-507Ayağındaki yara zorlamaya başladığı için hızlı yürüyemese de sürünün hızına yetişmek için acele ediyordu. Yardımcı olalım diyerek yanından ayrılmadık, itiraz etmedi. Suya vardığımızda az önce iştahla tuz yalayan keçilerin kana kana su içişine tanık olduk. Suyun başındayken ayağını yıkayıp pansuman yapmayı önerdim ses çıkarmadı. Bağladığı karamuk yapraklarını açınca yaranın kurumuş olduğunu gördüm. Temizleyip yıkarken acı çekse de sesini çıkarmadı. Bir süre açık bırakıp iyice kurumadan kapatmamasını söyledim, başını sallamakla yetindi. Buralarda olmaktan, yaşadığı hayattan mutlu olup olmadığını sordum. Yaşadığı şartların yaşına uygun olmadığını söyledim. Ayağının sızısını dindirmek için hayli soğuk suyun içine sokup bir süre tuttu sonra çıkarıp tekrar kuruladı. Hızlıca keçileri kolaçan ettikten sonra uzakta yamaçta görünen köyüne baktı.

- Mutlu olup olmadığımı bilemem. Şehir insanına soracaksın bu soruyu. Şehirdekilerin derdidir mutluluk. Köy yerinde mutluluk olmaz, huzur olur. Günü kurtardın mı senden mutlusu huzurlusu yoktur. İhtimalleri boş verir günün derdi sıkıntısı ile yaşar gidersin köy yerinde.

- İyi de yaş ilerleyince bu şartlara uymak çok zor. Şehirde yaşamak daha kolay değil mi?

- Doğru söylersin. Benim büyüklerimin hepsi 50 yaş civarında ölmüşler. 63 yaşındayım. Yani zaten fazladan yaşıyorum. Eh fazladan olduktan sonra üçe başa tamah etmenin de anlamı yok. Şehirde yapamıyorum. Millet alışmış ama ben şehirliler gibi güdülmeye alışamadım. Ağrıma gidiyor.

- Nasıl yani?

- Şehirde yaşamaya çalıştım, ailemi bırakmamak onlarla kalmak için direndim ama olmadı. Şehirde yaşayanların az önce gördüğün keçiler gibi güdüldüklerini gördüm bu beni rahatsız etti. Kimselere anlatamadım, deli filan sandılar. Şehirdekiler durumdan rahatsız değiller, onlar güdülmekten mutlu bile oluyorlar. Hafta boyu benim keçiler gibi dağ tepe dolaşıp canları çıkana kadar çalışıyor, karınlarını doyuracak parayı kazanmaya uğraşıyorlar. Kılından, sütünden hatta etinden bile fedakarlık ediyorlar.

- Sonra?

- Sonra hafta sonları özgür olduklarını sanıyorlar. Halbuki tuz yalamaya giden keçiler gibi iştahla alışveriş merkezlerine saldırıyorlar. Keçiler gibi itişip ellerinden mal kaptıklarına bile şahit oldum. Alışveriş merkezlerinde kazandıklarını bıraktıkları gibi kuzu kuzu evlerine dönüyor yeni haftaya hazırlanıyorlar. Bunları anlatınca kızıyor anlamadığımı söylüyorlar. Deli diyorlar. Kavga edip çoluk çocukla kötü olacağıma burada kendi dağlarımda gittiği yere kadar özgür yaşar geçer giderim. Dedim ya bu yaştan sonra güdülmek ağrıma gidiyor.

resim-508Ayağını iyice kuruladıktan sonra yaraya tuz bastı. Ağrılı bir işlem olmasına ve yüzünü acı ile ekşitmesine karşın sesini çıkarmadı. Ayağa kalktı Heybesini sopasını alıp sürüyü toparlayıp sekerek de olsa yola koyuldu. Sürü uzaklaştıkça ortalık sessizleşti. Pınarın gözünden çıkan suyun şırıltısı ile ardıç kuşlarının cıvıltısı rüzgara karışıyordu. Su başında bir süre daha zaman geçirip çavuşun söylediklerini düşündüm. Kalkarken çavuşun benim de görebileceğim bir şekilde az önce oturduğu taşın üstüne bir avuç tuz bıraktığını fark ettim. Yetişip sormak istedim ama hayli uzaklaşmıştı.

Mehmet Uhri

Not: Üzerlerine tıklayarak resimleri orijinal boyutlarıyla izleyebilirsiniz.

Tuz yalatma işlemine dair bir video kaydı daha izlemek için tuz taşı ve keçiler video linkine tıklayabilirsiniz.

4 Responses to “Yalama Taşı”

  1. Mehmet Erkan Zengin diyor ki:

    Iste cok guzel ve guzel oldugu kadar da dusundurucu bir yazi daha. Buyuk keyif alarak okudum. Uruguay devlet baskani Pepe Mujica’nun dedigi gibi insanlar esasinda sahip olmak istedikleri metalar icin paralarini degil zamanlarini yani hayatlarini veriyorlar. http://www.fikirzamani.com/bu-da-devlet-baskani-pepe-mujica/
    Ben de bir gun beni guden kapitalist cobanlara karsi ayaklanacagim gunun hayali ile yasamaya devam ediyorum.
    Tesekkurler Mehmet, beynine, eline, kalemine saglik.
    Selamlar,
    Erkan

  2. mevlüt yaprak diyor ki:

    “Şehirdekilerin derdidir mutluluk”

    Bağzı şehir insanlarına bu cümleden bir defter dolusu yazdıracaksın…
    Belki…

    Teşekkürler Mehmet Uhri Bey!

  3. Salih Uzuner diyor ki:

    Çok beğendim. Acaba ne yapsaydık çavuş şehirlerimizde güdüldüğünü hissetmeden yaşayabilirdi ? Bu soru da çok önemli.

  4. Hasan GÜR diyor ki:

    Duru,temiz ve güzel bir anlatım.Teşekkürler. Keçi ya da koyunlara tuz yalatma işi tüm yörük bölgelerinde uygulanan zorunlu bir eylemdir. Özellikle güz mevsiminde yapılır ki hayvanların yağlanması sağlansın. Yağlanan hayvan da kışın soğuk günlerini hastalanmadan sağlıklı olarak atlatır. Çobanın şehirde yaşama olanağı ise yoktur. Özgürlük,(Siyasi özgürlükten bahsetmiyorum.) yaşam alanı ve eylemleri açısından olmazsa olmazıdır yörüklerin. Kendi deyimiile “Gütmeye” alımıştır, güdülmek zor gelir. Neylersiniz ki böyle “İnsan”ların sayısı oldukça azalmış durumda. Selamlar…

Leave a Reply