Şanslı Kilim

20131016_114342

Ben şanslı bir kilimim. Renklerim ve motifimden ötürü çubuklu Yörük kilimi diye bilinirim. Sade görünsem de dokuyanın gönlünden geçenleri, söyleyemediklerini renk ve motiflerimde taşır, sırlarımı da kolay paylaşmam. Öyle çeyiz için dokunan gösterişli kilimlerden değilim.

Ahiretlik kilim olduğum için ince ipten sık dokunurum. Öyle kolay üremem sabır ve maharet isterim.

Dedim ya özel bir kilimim. Beni öyle divanda veya odada ortalık yerde kullanmak için dokumazlar. Yörük geleneğinde tabut örtüsü olarak dokunur günü gelince kullanılmayı beklerim. Genellikle ölümün yaklaştığı sezildiğinde çubuklu kilimi tezgaha koyup işe koyulurlar. Dokuma işlemi ne kadar uzun sürerse ölümün o kadar uzaklaştırılacağı umularak aceleye getirmezler. Ölümle yapılan bu pazarlık yüzünden kullanılan iplik incedir ve kumaş gibi sıkı dokunurum. Ahiret borcundan kaçmazlar ama örerken kolay üreyip çabuk bitmesin isterler.  Ne de olsa can tatlı.

20131016_114312

Bittiğinde diğer kilimler gibi kullanıma hazır hale de getirmezler. Arka yüzündeki düğüm ve ipleri kesip yakmaz, saçaklarını örmez, kasnağa germezler. Olduğu gibi ham haliyle bırakırlar. Hayata borç öder gibi çileyle dokunup kefen bezi ile birlikte sandığa koyar unutmaya çalışırlar. Pazarlık sona ermiştir. Dahası dokunduktan sonra kullanılacağım gün gelene kadar yaşananlar kazanç bilinir. Sandıkta öylece beklerim. Beni dokuyan eller bir daha üzerime değmez. Ama ikimiz de neyi beklediğimizi biliriz. Sandıktan çıkarıldığımda vakit tamamdır. O gün cenaze toprağa verilene kadar tabut örtüsü olarak kullanırlar. İşim bittikten sonra ise gidenin el emeği ve hatırası hürmetine camiye bağışlanır seccade olarak görev yaparım. İnce dokunduğum için diğer kilimler gibi olduğum yerde düzgün duramam kumaş gibi katlanıveririm. Isıtıcılığım da azdır. Zamanla eskiyip çul gibi atılanımız çoktur. Ama ben şanslı bir kilimim.

20131019_170246

Çubuklu Yörük kilimi diye bilinsem, tabut örtüsü olarak dokunsam ve sade görünsem de motiflerim anlamlıdır. Dedim ya ölümün soluğu hissedildiğinde başlarlar dokumaya. Birbirine eş kırmızı ve lacivert çubuklar hepsi birbirine benzeyen her bir yılı anlatır. Tabutun boyuna göre örüldüğümü zannedenler yanılır. Kilimin boyunu uzun tutma çabası yaşanacak yılların çok olması dileği içindir. Varsın birbirine benzesin, rengi motifi olmasın ama yine de üç beş yıl daha fazla olsun isterler.  Dokumayı bitirmeye elleri varmaz bir türlü. Kilimin üzerinde ama dolu ama boş birbirine benzeyen yılların arasında diğerleriyle aynı kalınlıkta olup içinde renk renk motiflerin olduğu diğerlerinden farklı yıllar da serpiştirilmiştir. Benimkinin öyle heyecanlı coşkulu yılları çok değildi. O yüzden o motifli ince çubuklarımın sayısı azdır. Dokurken dertleştiğinde onu heyecanlandıran olayları kilime dokuduğundan söz etmişti. İlk aşkını, evliliğini, çocuklarını ana babanın yitişini hep o kilimin motiflerine gizlemişti. O daracık çubuk üzerinde her bir şekil mutluluğun rengindeydi. Oraya hatırlamak istediklerini işlemişti. Sonrasında ise yine birbirine benzeyen ve beklemekle geçen donuk yılların karşılığı kilime sade çubuklar olarak yansıyordu.

20131019_170141

İkimizin bildiği kendince çok daha önemli sırları ise üç yere işlediği kalın cicim motiflerinde gizliydi. Onlar iç içe yaşanmış iki yıl gibi kalın çubuk olarak dokunmuştu. Ortadaki motif kırmızı diğer ikisi ise beyaz iplikle işlenmişti. Kilime nereden bakarsan bak delikanlılığın zapt edilmeye çalışılan o patlamaya hazır coşkusu ile başlayan olgunlaşıp orta yaşlarda yatağını bulan, hayatı tanıyan ve sonrasında yapacak yaşanacak ne çok şey vardı diye hayıflanacak yılları anlatıyordu. Onun için hayatın başı ve sonu sessiz bir isyan ve özgürlük arayışıydı. Delikanlılık yıllarının baskı altında tutulan hırçın özgürlük arayışı, yaşlılık yıllarında bedenin izin vermedikleri yüzünden gerçekleştiremediklerine dönüşüyor öylece kilime çetrefilli beyaz motifler olarak yansıyordu. İsyanın yangını küllendikçe önünde ardında yine o sıradan çubuklu yıllar, yer alıyordu. Kilimin ortasına kırmızı iplikle yerleştirdiği cicim motifi ise yarılanmış ömrün biriktirdiklerinden süzülen nükteydi. Tanıyanlar geçen koca bir ömre bakıp tabutunun üzerindeki kilimde ortadaki o kırmızı iplikle işlenmiş satırları görsün istemişti. Dokurken dostlarını, aşklarını, heyecanlarını ve kendine bile söyleyemediklerini o nükteye sığdırmaya çabalamıştı. Tüm bunları anlatır, dertleşirdi benimle. Ben de kendimi özel zannederdim. Gün gelip camiye serdiklerinde diğer ahiretlik kilimlerden çok farkım olmadığını görmek benim için tam bir hayal kırıklığıydı. O çok özel sanılan ve anısı için kilim dokunan diğer hayatlar da hep birbirine benziyordu.  Birbirinin eşi beklemekle geçen yıllar, arada küçük heyecanlar ve bir nükteye sığan sıradan hayatlar. Hepsi bu…

Zaman geçti serildiğim yerde eskidim, eskidik. Yeni gelen kilim de olmayınca hayli yıprandım. Cemaatin eskiyen halı  ve kilimlerden yakınması üzerine bir şeylerin değiştiğini ahiretlik kilim dokuyanların azaldığını tabut örtüsü olarak hazır kumaşların kullanılmakta olduğunu öğrendim. Üstelik iyi para eden dünyalık kilim dokumaktan ahiretlik kilime sıra da gelmiyordu. Kazanç peşinde koşup uğraşırken öyle derin hesaplara girmeden kolayına yaşayınca hepsi birbirine benzeyen o sıradan yıllar bile görünmez anlaşılmaz oluyor, hayatlar ise araya işleyecek renkli heyecanlı motifi bile olmadan dokuma kumaş gibi geçip gidiveriyordu. Onca hayattan caminin şu eski kilimleri kadar bile üzerinde birilerinin izini taşıyacak anlam kalmıyor olması kimsenin umurunda değildi.

Her neyse; eskimiş görüntüme bir kenarda boynu bükük durduğuma bakmayın. Kolayına yaşanmamış, korkusuzca muhasebesi yapılmış, iyi kötü bir nükte bırakabilmiş koca bir ömrü taşıyorum üzerimde.

Dedim ya; ben şanslı bir kilimim.

Mehmet Uhri

Not: Fotoğrafların üzerine tıklayarak bu “nüktedan kilimi” daha yakından izleyebilirsiniz.

Leave a Reply