Peç’in Son Bıçakçısı

pec-7-1

Bizimki bu sabah dükkânı her zamankinden de erken açtı. Suratı asık, yine bir şeylere söyleniyor. İşler gün gün azaldığı için hep sıkıntılı. Dün birkaç bıçak biledi, bir bıçağın kabzasını değiştirdi ama hiç bıçak satamadı. Bu gün Peç şehrinin Cumartesi günleri kurulan pazarına güveniyor ama çarşı eski canlılığında değil. Pazar caddesi kalabalıklaştıkça vitrine bakan da çoğalıyor ama henüz içeri girip bıçaklarla ilgilenen olmadı. Kahvaltı da etmedi. İki gündür şu sivri uçlu bıçağa meşe ağacından sap uydurmakla uğraşıyor. Halinden buralı olmadığı anlaşılan biri dükkâna girip bakındı, el yapımı bıçaklara baktıktan sonra duvarda asılı plastik saplı fabrikasyon bıçakların fiyatını sordu. Satın almadan çıkıp gitti. Bizimkinin tadı iyice kaçtı.

pec-6

O, Kosova Peç (İpek) şehrinin kalan son bıçak ustasıdır. Baba mesleğini küçücük dükkânda sürdürmeye, el yapımı bıçak üretmeye uğraşıyor. Plastik saplı kullanılıp atılan bıçaklar çıktığından beri kimse el yapımı pahalı bıçakların yüzüne bakmıyor. Kazanç olmayınca yanına çırak da alamıyor. Hoş, bıçak yapmayı öğrensin diye çocuğunu çırak vermeye heves eden aile de kalmadı.

Bizler onun elinin ürünü özel yapım bıçaklarız. Küçük farklılıklarımız yüzünden hiç birimiz diğerine tam olarak benzemeyiz. Sapımızda kullanılan ağaç veya kemiğin rengi biçimi kalınlığı ya da kullanılan çeliğin kalınlığı küçük farklılıklar gösterir. Bizleri o plastik saplı ucuz bıçaklardan ayıran ve özel kılan da aslında bu küçük farklılıklardır.

pec-1

Gelen müşterilerden biri el yapımı olanlarımıza baktı. Birini gözüne kestirip fiyatını sordu. Sonra elini cebine atıp parasını saydı. Fiyat çok gelince sarı plastik saplı ucuz bıçaklardan birini alıp gitti. Gözüne kestirip incelediği bıçak tezgâh üstünde kalmıştı. Bizimki eline alıp keskin ağzını başparmağı ile kontrol etti. Sonra özenle diğerlerinin yanına yerleştirdi.

soyturk-donmezAslında uzun süre o ucuz fabrikasyon bıçakları dükkânına sokmamış, rekabet edemeyip tamir ve bileme dışında satış olmasa bile inatla direnmişti. Bir esnaf arkadaşı “plastik saplı ucuz olanları bu yaptığın el işi bıçakların yanı koy da millet aradaki kalite farkını anlasın. Bıçak işte hepsi aynı işi görüyor deyip geçmesin” diye ikna edip fabrikasyon üretim bıçak bırakmasa doğrusu dükkâna sokacağı da yoktu. Diğerleri ile birlikte satmaya başlamasıyla ucuz bıçakların talep görüyor olmasına içerlese de kazancını dengeleme fırsatını geri çevirememişti.

Kosova zaten fakir bir ülkeydi. Genç nüfusun büyük kısmı işsizlik yüzünden Avrupa’ya göç ediyor ülke için için kuruyordu. Yugoslavya bölünürken yaşanan savaş sırasında özellikle varlıklı nüfus ülkeyi terk etmiş fakirlik paylaşılamaz hale gelmişti.

Savaş sırasında herkesin yaptığını yapıp bizimki de gelecek beklentilerini öteleyip günü kurtarmaya çabaladı. Savaştan uzak durdu. Kendini dış dünyaya kapayıp elindeki malzemeyle her gün bir bıçak üretip kenara koymaya çabaladı. Ne Sırplar ne de kendi insanları için savaşta kullanılacak bıçak yapmadı. Bunun için onu dövdüler, Sırplar dükkânı yağmaladı ama o kendinden istenen boyut ve özellikte kama veya kasatura benzeri bıçak yapmadı. Savaşa taraf olmadığı ve savaşta kullanılabilecek özellikle bıçak yapmadığı için kendi insanları tarafından da dışlandı. Vatan haini bile diyenler oldu. Zor günlerdi. Yine de oyunu kendi istediği gibi oynama konusunda direndi.

O Peç’in son bıçakçısıydı.

Babasından öğrendiği gibi her biri özenle yapılmış bıçaklar üretir, eskileri tamir eder, sap değiştirirdi. Ağız açma ve bilemede üstüne yoktur. Çarşı esnafı onu iyi tanır. Dik başlı ve biraz cins adam olarak bilseler de bizimkinin umuru değildi. Savaş sırasında mahallenin delikanlıları dükkâna gelip savaşacak silah bulamadıklarını söyleyip yardım istemişlerdi. O ise onları karşısına alıp ikna etmeye, savaştan uzak tutmaya çabaladı. El yapımı bıçaklardan birini eline alıp; delikanlılık ve vatanseverlik adı altında şiddete yönelen insanların kesmeye başladıktan sonra nerede duracağını bilemeyen bıçaklara benzediğini hem kendine hem kullanana zarar verebileceğini anlatmış ama ikna edememişti. Delikanlılar onu dinlemedi, bildiklerini okuyup çoğu erken yaşta savaşta kaybedildi. Kalanlar ise yaşadıklarının etkisiyle hayata tutunmaktan vazgeçip yarı ölü halde ortalıkta kalıverdiler.

Ürettiği bıçaklara benzetirdi insanları, hepsi emek ve sabır isterdi. Bıçak dediğin kesmeye yarayan bir alet olmaktan önce kullanana zarar vermemeli ve olabildiğince dayanıklı olmalıydı. Ona göre ilk bakışta önemsiz görünen kabzanın bıçağa denge vermek gibi önemli bir işlevi vardı. Bıçağın eni artıp kalınlaştıkça, artan ağırlığı dengelemek için kabzanın ele iyi oturması ve keserken yanlışa engel olması gerektiğini her bıçağın kabzasının o yüzden ufak farklılıklar gösterdiğini anlatmıştı.

“İnsanlar… İnsanlar da bu bıçaklar gibi. Yeri geldiğinde kesmesini, iş görmesini hepsi bilir. Ancak, dengesi için özenilmemişse önce yakınlarına sonra kendine zarar verir. İnsanları da fabrikasyon üretim plastik saplı, dayanıksız ve dengesiz bıçaklar gibi olsunlar kısa sürede kırılıp dökülüp yitip gitsinler diye ortalığa saçarsan işte böyle hem kendilerine hem çevrelerine zarar verirler” diyerek yandaki demircinin oğlunu savaştan uzak tutmaya çabalamıştı. Birileri savaşırken geride kalanlar için de birilerinin çalışması gerektiğini söyleyerek ikna edip delikanlının kendini ezik hissetmesi pahasına hayatını mahvetmesine izin vermemişti. Savaştan sonra ülkesi için kendini feda eden genç Kosovalılar için dikilen heykelleri gördükçe “genç yaşta göçüp giden gariplerin heykellerini bile o plastik saplı bıçaklar gibi plastikten yaptılar. Hiç utanmadılar” diye söylendiğini çok duyduk.

pec-8

Ülkede savaş yaşandı ve şimdilik bitti. Külleri bir süre daha tütecek, yitip giden gençler anısına plastik benzeri malzemeden dikilen heykeller kısa sürede aşınacak ve unutulacak gibi görünse de Kosova’da hayat devam ediyor. Peç’in son bıçakçısı yine el yapımı bıçakları ile hayata kendince anlam katmayı sürdürecek. Fabrikasyon üretim, kullanılıp atılan ucuzları ortalığa döküldükçe insanlar gibi gördüğü işten öte hiçbir bıçağın değeri kalmayacak. Peç’in son bıçaksının el ürünü olan bizlerin anlamı da zamanla unutulacak. Hayat yine kendi sıradanlığını dayatıp direnen pek çok insana yaptığı gibi bizleri gözden düşürecek. Tüm bunları bile bile, her gün suratını assa da bizimki eli erdiği, ömrü yettiğince üretmeye devam edecek.

O, Peç’in son bıçakçısı.

Her neyse bir gün daha sona erdi ve yine doğru dürüst satış olmadı. Hava kararınca önce saatine sonra çekmecedeki bir avuç paraya baktı. Çıkmadan bizlere, kendi el ürünü bıçaklara göz attı. Biran için bile olsa yüzü aydınlandı. Sonra…

Sonra Peç’in son bıçakçısı dükkânı kapatıp çıktı.

Mehmet Uhri

4 Responses to “Peç’in Son Bıçakçısı”

  1. selçuk erez diyor ki:

    I enjoyed reading this short article. The author must definitely start writing short stories :A book by Dr Uhri, describing different local artisans would be very successful.

  2. Mehmet Uhri diyor ki:

    Point taken, Mr. Erez. Thanks…

  3. ....... diyor ki:

    fotograftaki örsün üzerindeki bıçak Soyturk Dönmez ustaya aittir.

  4. Mehmet Uhri diyor ki:

    Hatırlatma için teşekkürler İbrahim bey. Bu metin 6 yıl önce kaleme alınan bir öyküdür ve elimde dövme bıçak resmi olmadığı için net ortamından temin edilip bilahare sayın Soytürk’ün izni alınarak öyküde kullanılmaktadır.
    Fotograf üzerine gelirseniz sayın Soytürk Dönmez adıyla kaydedilmiş olduğunu da görebilirsiniz.
    Bu konunun ilginç biçimde ortaya çıkışı ve sonrasında yaşanan yazışmalara https://www.bicaksanati.com/forum/index.php?topic=3746.msg77083#msg77083
    linkinden ulaşabilirsiniz.
    İlgi ve duyarlık için teşekkürler.
    Mehmet Uhri

Leave a Reply