Oryantalizmin Ruh Halleri

phpthumb_generated_thumbnailjpg

18. Yüzyıl sonlarında Avrupa’da başlayan aydınlanma, sanayi toplumlarının doğuşu ve milliyetçilik akımlarının yeşermesi kimlik sorununu da beraberinde getirdi. Değişen yeni toplum kendini tanımlayabilmek için “ötekini” kullanmak ve ne olmadığı üzerinden de olsa bir kimlik üretmek zorundaydı.

Üstelik bu yeni kimliğin “öteki” toplumlara göre daha gelişmiş ve üstün olduğu algısı da genel kabul görmekteydi.

İşte bu ruh hali içinde bir tür kimlik referansı arayışı olarak başlayan Doğuya yönelme, Doğuyu tanıma ve giderek üstenci gözle Doğuyu yeniden tanımlama anlayışı Avrupa’da Oryantalizm akımının doğmasına yol açtı.

Öyle bir akım ki mimariden müziğe, arkeolojiden modaya, resimden heykele ve hatta fotoğrafçılığa kadar hayatın her alanına yansıdı.

Yıllarca Doğu ile Batının kaynaşması ve karşılıklı etkilenmesi biçiminde tanımlanan Oryantalizmin içerdiği o üstten bakış ve hegemonik yaklaşım Edward Said’in 1978 tarihli Oryantalizm kitabı ile gün yüzüne çıktı, tartışılmaya başlandı.

Edward Said kitabında oryantalizmin kendini gelişmiş ve üstün gören Avrupa’nın gelişmişlikten nasibini almamış, durağan, fazlasıyla keyif düşkünü, hedonist olarak tanımladığı “geri kalmış” Doğu üzerinde tam da bu nedenleri kullanarak hegemonya kurma amacıyla üretildiğini ifade etmektedir.

Mülkiyet kavramının kutsallığına rağmen sömürgeciliğin Avrupa’da kabul görebilmesi için oryantalizmin kullanıldığını vurgulayıp sanayileri için gereken hammadde ve her tür kaynak için durağanlık ve kısır döngüler içinde geri kalmış Doğuya sanki bir lütufmuş gibi yönelmenin ardındaki riyakar tutumu açık bir dille eleştirir. Oryantalizm, Avrupa’ya “öteki” üzerinden yeni bir kimlik kazandırırken Avrupa düşün dünyasını fazlasıyla etkileyen düalist yaklaşımı da içinde barındırmaktadır.

Düalist düşünce ruh-beden, objektif bilgi-subjektif bilgi, olgu-değer, özne-nesne gibi karşıtları kullanırken eşitlik aramaktan çok ilk sözcüğün diğerinden üstünlüğünü de vurgular. Said ve onun peşinden gelenlerin iddiası; benzer düşünce sistematiğinin fazlasıyla fırsatçılık barındıracak biçimde modern-geleneksel ve Batı-Doğu karşıt kavramları için de kullanılmakta olduğu yönündedir.

Kısaca Oryantalizm kendini modernitenin temsilcisi ve “gelişmiş” gören Avrupa’nın geri kalmış, durağan, geleneksel ve hedonist olarak tanımladığı Doğu’ya göre kendini yeniden tanımlayıp üstün bir Batı algısı yaratma ve bunu hayatın her alanına yansıtma çabası olarak tanımlanmaktadır.

osman-hamdi-bey-mihrapOryantalizm Avrupa’nın Doğuyu tarihi, kültürel ve ekonomik olarak sömürebilmesinin düşünsel temellerini de atmaktadır.

Dahası Batının üstünlük ve gelişmişlik algısı giderek Doğu toplumlarında da kendi hayran kitlesini yaratmakta, kök salmaktadır.

Oryantalizmin Batı toplumlarındaki üstünlük algısı ile birlikte hayatın farklı alanlarına yansımaları oryantalist motiflerin Avrupa’da kabul görmesi ve farklı ruh halleri ile birlikte yer bulması sonucunu doğururken Doğuda ise Batı tarzı eğitim almış, batılı düşünce ile yetişerek içinde bulunduğu topluma biraz yukarıdan bakan oryantalist insan profilinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Sakıp Sabancı Müzesi “Oryantalizmin 1001 Yüzü” başlıklı sergi ile bu çok zor ve çetrefilli konuya dikkat çekmek ve oryantalizmin doğurduğu çelişkili ruh hallerini görünür kılacak çalışmaya ev sahipliği yapıyor.

Sergi, tarih yazımından arkeolojiye, resim, heykel ve diğer sanat alanlarındaki oryantalist etkilenmelerden moda ve mimarideki yansımalarına, dünya sergilerinden fotoğrafçılığa ve “Orient Ekspres” kavramı üzerinden gezi alışkanlıklarına kadar hayatın pek çok farklı yönüne dokunup dönüştüren oryantalizmin izini sürmeyi amaçlıyor.

Serginin arkeoloji ve oryantalizm başlıklı bölümünün küratörü Prof. Dr. Edhem Eldem oryantalizmin etkisi altında kalan Osmanlı aydınlarına örnek olarak İstanbul Arkeoloji müzesinin kurucusu ve ressam Osman Hamdi Bey’i işaret etmektedir. Eldem, Batının gözüyle zamanın durduğu, geri kalmış Doğuya biraz da üstten bakan oryantalizmin Osman Hamdi Bey örneğinde olduğu gibi günümüz cumhuriyet aydınları arasında da yaşamakta olduğuna dikkat çekerek “gezi parkı olayları dış itibarımızı ve görüntümüzü olumsuz etkiliyor” açıklaması yapan devlet yetkililerinin davranışını tipik oryantalist davranış olarak tanımlamaktadır.

İçeriden ve dışarıdan etkileri ile oryantalizmin yeryüzü kültürüne yansımalarını izlemek ve üzerinde düşünmek için alanlarında yetkin sanat tarihçileri, düşünür ve akademisyenlerden oluşan küratörler grubunun 2 yıldan fazla süren çabası ile gerçekleştirilen “Oryantalizmin 1001 Yüzü” sergisi Sakıp Sabancı Müzesinde 11 Ağustos 2013′e kadar ziyaret edilebilir.

Mehmet Uhri

Leave a Reply