Nafile Doktor

nafile

Doktor hanım ter içindeydi, telaşlı ve öfkeliydi. ?Nafile deme bana, daha çok genç bırakamayız, yaşatmalıyız? diye hemşire hanıma bağırıyordu. Acil servise getirilen bilinci kapalı hastayı yapay solunum ve kalp masajı ile hayatta tutmaya çalışıyordu. Hastanın kalbi ve solunumu durmuştu. Dahası beynin ne kadar süreyle oksijensiz kaldığını bilmiyorduk. Durum ümitsiz görünüyordu. Doktor hanım inatla canlandırma işlemini sürdürüyordu. Bu arada hemşire hanım ?nafile çabalıyoruz, bırakalım artık? deyince dönüp ona bu sözlerle çıkışmıştı. Yardım edip canlandırma işlemini sürdürdük. Gerçekten de birkaç kez ümidimizi yitirip bırakmayı düşündük ama doktor hanım bırakmıyordu. Uzunca süre sonra ümitlerin kaybolmasına yakın kalp çalışmaya başladı. Hastayı solunum cihazına bağlayıp yoğun bakıma aldık. En azından şimdilik hayattaydı. Bırakmamıştık.

Doktor hanım onca uğraştan yorgun düşmüş sandalyeye yığılmıştı. Tıp fakültesi 4. sınıf öğrencisiydi. Yaz aylarında arkadaşları tatil yaparken hastanemizde gönüllü stajyer hekim olarak çalışmayı seçmişti. Daha çok acil serviste bazen de doğumhanede görüyorduk. Çalışkanlığı ve ortama uyumu ile herkesin takdirini kazanmıştı. Akranı pek çok genç kız gibi kendi görüntüsüyle uğraşmaktansa sade ve abartısız giyiniyor makyaj yapmıyordu. Pek konuşkan da değildi. İsminden hoşlanmadığını ?doktor hanım? diye hitap edilmesini istediğini öğrenmiştik acil servis hemşirelerinden. Nafile ismini de ilk kez onda duymuştuk.

İyi iş çıkarmış, inatçı davranarak o gün hastayı hayatta tutmayı başarmıştı. Gerçi hastayı bitkisel hayata mahkum etme riski de vardı ama az önce ağlaşan hasta yakınlarının yüzü gülüyor umut içinde yoğun bakımın kapısında bekliyorlardı.

Doktor hanımı kahve içip dinlenmesi için doktor odasına davet ettik. Önce çekindi. Israr edince utana sıkıla geldi. Çantasından çıkardığı sağlık karnesini uzatıp dedesinin biten ilaçlarını yazmamızı rica etti. Kahvelerimizi içerken biraz da olsa konuşma fırsatı bulmuştuk. Ailesinin Bulgaristan göçmeni olduğundan söz etti. İsminin anlamını ve neden böyle bir isim konulduğunu sorunca önce yanıt vermek istemedi. Sıkılmıştı. Odadan çıkıp gitmek ister gibiydi. Sağlık karnesini gösterip ?dedemin ilaçları? diyerek konuyu geçiştirmeye çalıştı. Sonra pes etti. Kafasını kaldırmıyor hep aynı yere bakıyordu. Sözcükleri dikkatle seçerek konuşuyordu.

- Adım Nafile. İsmimi dedem koymuş. Erkek olsaymışım Beyhude koyacaklarmış. Annemin karnındayken babam askermiş. Güneydoğuda şehit düşmüş. Ben doğduktan sonra annem kalamamış buralarda Bulgaristan?a geri dönmüş. Beni dedem ve babaannem büyütmüş.

- Peki neden bu isim?

- Dedem Bulgaristan?dan ailesini koruyabilmek çocuklarına yaşanabilir gelecek verebilmek umuduyla göç etmiş. Evini barkını doğup büyüdüğü toprakları bırakıp Türkiye?ye kaçmış. Kaçmış da ne olmuş? Özenle okuttuğu, askere gönderdiği oğlunun cenazesini alabilmiş. Annem de bırakıp gittikten sonra bir ben kalmışım oğlundan geriye. Dedem bütün bu yaşadıklarının, göçlerin boşuna olduğunu düşünmüş. Benim dünyada olmam beyhudeymiş. Adımı biraz da yaşadıklarına duydukları öfke yüzünden Nafile koymuşlar. O günden sonra çabalamayı bırakmış dedem, küsüp oturmuş.

- Peki Nafile, sen ne olmak, ileride ne yapmak istiyorsun?

Yanakları kızarmıştı. Gözünü yerden kaldırmıyordu ama utandığını ve bunu gizlemeye çalıştığını hissetmiştik. Bir süre sustuktan sonra kafasını kaldırıp odadakiler baktı.

- Böyle bir isimle yaşamanın zorluğunu tahmin dahi edemezsiniz. Her şeyden önce hayatınızın nafile olmadığını kendinize kanıtlamanız gerekiyor. Bunun için doktor olmak istedim. Başka çarem yoktu. Bir insanı dünyaya getirmenin, sağlığına kavuşturmanın anlamı benim için herkesten çok daha farklı. Sizleri bilemem ama ben iyileştirdiğim hastalara bakınca hayatımın nafile olmadığını görebiliyorum.

Boşalan kahve fincanını sehpaya bıraktı. Hastaların yanına dönmek istediğini söyledi. Dedesinin karnesini çantasına koydu. Teşekkür etti. Çıkmadan ?Peki ya annen? Anneni hiç tanımadın mı?? diye sordum. Yüzü bulutlanır gibi oldu.

- Dedim ya adım Nafile. Babamın ölümünden sonra Annem Bulgaristan?a geri dönüp unutmaya çalışmış beni ve buraları. Hiç aramadı. Ara sıra dedemlere mektup yazıp bilgi alır bazen de gücü yettiğince para gönderirmiş. Liseyi bitirince Bulgaristan?a yanına gittim. Gördüm ki orada içinde bana yer olmayan başka bir hayat kurmuş. Geçmişini unutmak istemiş.

- Yani?

- Yani ona ulaşmaya çalışmam da nafileymiş. Bazen akıntıya kürek çekiyormuşum gibi geliyor. O yüzden arkama bakmamaya çalışıyorum. Ne yapayım? Dünyaya gelmişim bir kere, yaşamadan da olmuyor.

Bir süre ayakta durup pencereden dışarıya doğru baktı. Gözleri dolmuştu. ?Gitmem gerekiyor, doğumhaneden beni bekliyorlardı? diyerek hızlı adımlarla arkasına bakmadan odadan çıktı.

O gün ve daha sonraki günlerde hastanemizde doktor Nafile hanımı gören olmadı. Çabası ve inadıyla yaşattığı, yoğun bakıma aldığımız hastanın günler sonra gözlerini açtığını müjdelemek, çabasının nafile olmadığını söylemek için aradık ama ulaşamadık. Ancak, bir başka hastanede çalışkanlığı ile unutturmaya çalıştığı ismiyle kendini mesleğine hazırlayan bir doktor hanım olduğunu, yaptıklarının da nafile olmadığını artık hepimiz biliyoruz.

Dr. Mehmet Uhri

5 Responses to “Nafile Doktor”

  1. dr.kemal demiriz diyor ki:

    Çoğunluğumuz nafile mi olduk?

  2. tepecik diyor ki:

    Kaleminize sağlık, Doktor Hanım’ın çabalarının boşa çıkmadığına ve adının tam tersi şekilde mesleğinin hakkını verdiğine şüphe yok. Eminim o da bunun farkındadır. Ve onu daha fazlası için ileriye taşıyan da bu güçtür. Sevgilerimle Sayın Uhri. :) Teşekkür ediyorum. Sayfanızı takip ediyorum hala, benim için keyifli zamanlar oluyor.

  3. Dilek sLtık diyor ki:

    Mükemmel be Muhri ne diyeyim kafana sağlık

  4. Ahmet Çağıldak diyor ki:

    Niye böyle yapıyorsun? Hemen her öykünde boğazımda düğüm, gözlerimde ıslaklık oluyor, inan! Sen güldürmeyi bilensin. Ara da bir de dostlarını güldürebilirsin.

  5. “Nafıle caba yoktur.”

Leave a Reply