Menekşenin Açmazı

m3Yüzünden gülümsemesi eksik olmayan çevreye yaydığı pozitif enerjisiyle tanınan hekim arkadaşımı son günlerde sıkıntılı görüyordum. Bölümdeki pek çok hekim arkadaşımın aksine odasının kapısı her daim açıktı. Farklı türde saksı çiçekleri ile renklendirdiği odası arkadaşça muhabbet edilip dertleşilen bir tekkeyi andırıyordu. Aramıza yeni katılmıştı. Uzun yıllar kaldığı ABD den üniversiteye dönmesi kliniği canlandırmıştı. Son zamanlardaki sıkıntılı halini hepimiz yadırgıyor, sormaya da çekiniyorduk.

Bir öğle yemeği sırasında cesaretimi toplayıp konuşturmaya çabaladım. Bir şey söylemese da arkadaşımızı sıkıntılı gördükçe üstümüze alınıyor, kusuru kendimizde arıyorduk. Üniversite yönetimi herhangi bir konuda üzmüş veya hevesini kırmış da olabilirdi. Ne de olsa, anlamsız bürokratik baskılar yüzünden az öğretim üyesi kaybetmemiştik. Kalanların durumu sessizce kabulleniyor görüntüsü de cabasıydı.

Önce ?yok bir şey? deyip konuyu kapatmak istese de sonra dili çözüldü. İki oğlu olduğunu, liseyi bitirdikten sonra üniversite için ikisinin de burs bularak yurt dışına gittiğini, evde eşi ile yalnız kaldığını anlattı. Doğrusu, sorunun yönetimden kaynaklanmadığına ve bilmeden de olsa onu kırmış olmadığımıza sevinmiştim.

- Çok sıkılıyorum dostum, çok. Ev bomboş geliyor. Eşim benden beter durumda.

- Ama siz de uzun yıllar yurt dışında görev yapmışsınız. Çocukların da sizi örnek alması gayet normal. Sıkılmanı anlamakta zorlanıyorum. Bence çocuklar için iyi olmuş.

?Başlangıçta ben de kendimi böyle teselli ettim? diye yanıt verdi. Yemek sonrası odasında kahve içerken dertleşmeyi sürdürdük. Kahve için su kaynatırken pencerenin önündeki renk renk menekşelerle ilgilendi. Arkası dönük başı önünde çiçeklerin yaprağı, toprağı ile ilgilenirken daha çok kendiyle konuşur gibi sürdürdü konuşmasını.

- Hedefim ve idealimdi Amerika?ya gidip kendimi orada kanıtlamak. On yıldan fazla kaldım oralarda. Çocuklarım orada doğdu. Adı sanı duyulmuş merkezlerde çalıştım. Bu arayışım kendimle yüzleşene kadar sürdü. Ancak öyle dönebildim buralara.

- Yani oralara gittiğine pişman mısın?

Çiçek saksılarından birini eline aldı.

- Doğup büyüdüğüm evde rahmetli annem hep çiçek yetiştirirdi. Okumuş biri değildi. Ev hanımıydı. Ama çiçeklerden anlardı. En iyi ışığı ve nemi alacağı yerleri bulmaya çabalar, çiçeklerin yerlerini değiştirirdi. Onun elinde çiçekler başka güzel olurdu. En narin bitkiler bile çiçeklenirdi. Şimdi kendimi o bitkiler gibi hissediyorum.

- Nasıl yani?

- En güzel ışığı nemi ortamı bulunca açan çiçekler gibi. Üniversiteyi bitirdiğimde kendimde gizil güç, bir cevher olduğunu düşünüyor ve bu cevheri açığa çıkarmak, işlemek için uygun ortam olarak gördüğüm ABD?ne gitmek gerektiğine inanıyordum. Dahası ABD?ne gitmek de yeterli gelmedi, çok yer değiştirdim. Adı sanı duyulmuş pek çok üniversitede çalıştım. Annemin saksıları gibi önce pencere önüne çıktım sonra kendime uygun ışık ve ortamı aradım çiçeğe durabilmek için.

- Doğrusu güzel benzetme. Peki sonuç ne oldu?

Yeşil büyük yaprakları olan çiçeksiz bitkilerden birini işaret etti.

- Günün birinde anladım ki, ben aslında bu bitkiye benziyorum. Hiçbir zaman çiçek açmayan, kendini yapraklarının güzelliği ile ortaya koyan çiçeksiz bir bitkiye. Nereye gidersem gideyim çiçek açmayacaktım. Sadece yaptıklarım ile kendimi ortaya koyacak ama bir zamanlar hayalini kurduğum ödül kazanmış insanlığa büyük yarar sağlamış bilim adamı olamayacaktım.

Kendine haksızlık ettiğini düşünüyordum. Ülkeye dönme kararını vermesinde kendi ile yüzleşmiş olmasının büyük etkisi olduğundan, daha cılız bile olsa doğup büyüdüğü toprakların bitkisi gibi olmak istediğinden söz etti. Çocuklarının da benzer arayış içinde yurt dışına yönelmiş olması onu rahatsız ediyordu. Sıkıntı içinde pencereden dışarı baktı.

- Çocuklarım gittikten sonra daha iyi anladım. Çiçek açamamıştım ama ailemle mutluydum bu dünyada. Aradığım ortamı bulmuştum. Dahası kendimde aradığım çiçeğin çocuklarım olduğunu fark etmiştim. İçimde bulmayı ümit ettiğim cevheri onlarda görüyordum sanki. Ama çocuklarım gitti. Çiçeğimi kopardılar sanki, yine kendimle kala kaldım.

Pencereyi açtı, saksılardan birini dışarı çıkardı, diğerini gölgeye aldı. Havaların ısındığından söz edip, bazı çiçekleri güneşe, bazılarını ise gölgeye almak gerektiğinden söz etti. Kahvelerimizi yudumlarken geleceğe dair başka planları üzerine konuşup dertleştik. Sıkıntısına rağmen Amerika’da tuttuğu günlüklerden derlediği anılarını kaleme almakta olduğunu anlatıp yapmayı planladığı seyahatleri dinleyince miskinliğimden utandım.

Kahvelerimizi içip biraz daha dertleştikten sonra izin istedim. Masasındaki çiçeği olmayan menekşe saksılarından birini elime tutuşturdu. ?Ne yaptıysam olmadı. Yerini sevmedi belki senin odanda çiçeklenir. Ona iyi bak, masanda dursun, iyi arkadaştır? dedi. İşinin başına döndü.

m4

Çok geçmeden erken sayılabilecek yaşta emekli oldu. İnternet ortamında açtığı kişisel blogunda paylaştığı yurtdışı anılarının akademi camiasında hayli ilgi gördüğünü, gezip gördüğü yerlerden aktardıklarıyla merak uyandıran bir gezi yazarı olduğunu söyleyebilirim. Onca emek ve yıllarını verdiği mesleğinden bir çırpıda uzaklaşmıştı. Özel sektörden gelen parlak ve bol sıfırlı iş tekliflerini geri çeviriyor olmasının pek çok meslektaşı tarafından kıskanılarak ve şaşkınlıkla izlendiğini de eklemeliyim.

Her neyse; Arkadaşımın elime tutuşturduğu o hiç çiçek açmayan menekşe ile bayağı uğraştım. Işık almak için pencereye yapraklarını çevirmesini mesaj olarak algılayıp masamı pencere kenarına çektikten sonra keyfi yerine gelir gibi oldu. Saksısını değiştirip toprağını havalandırdıktan sonra sabırla bekledim. Bahara doğru ilk tomurcuklar göründü. Uzunca bir süredir çiçekleriyle odamı renklendirmeye, arkadaşlık etmeye devam ediyor.

Dr.Mehmet Uhri

Leave a Reply