Korkuların Normalleşmesi

im2
En son ne zaman bir sokak köpeği ile göz göze geldiniz? Sokak köpeklerinin insanlara nasıl ürkek, korkak ve tedirgin baktıklarının farkında mısınız? Nasıl oldu bu?
Şehirler kalabalıklaşıp apartmanlar yükseldikçe insanlar sokaklardan ve birbirinden uzaklaştı. Artan kalabalık ve karmaşa güvenlik gereksinimini arttırdı. Eskiden mahallelerinde kendini güvende hisseden insanlar apartmanlarda daire kapısının ardında bile güvenlik endişesi taşımaya başladı. Artan yabancılaşma ve yalnızlık, apartmandaki diğer insanların kendileri için güven sorunu oluşturabilecek potansiyel tehdit olabileceği algısını normalleştirdi.
Sonra sıra şehrin savunmasız canlılarına geldi. Alerji oluşturabilecek polen yapan ağaç dikimi yasaklandı, yaşayanlar ise yaşına başına bakılmadan kesildi. Ağaçlar kesilirken herkes en doğrusunun bu olduğuna inandırıldı. O ağaçlarla anısı olanlar dışında kimsenin gözü yaşarmadı. İtiraz edenler de toplumun huzurunu bozup ?güven ortamını? zedelemekle suçlandı. Marjinalleştirildi.
Ağaçların hizaya getirilip tek tipleştirilmesi, gereksiz ve sorun oluşturabileceklerin ortadan kaldırılması birilerini yüreklendirirken zihinlerdeki güvensizlik algısını azaltacağına arttırdı. Birbirini görüp tanıyıp korkuları aşmak için bir araya gelmek yerine iç içe yaşasa da görünmez duvarları sağlamlaştırmayı seçti, insanoğlu. İçine kapanma ve yalnızlaşma güvensizlik algısını beslemeyi sürdürdü. Bir şeyler daha yapılmalıydı.
Sokak hayvanlarına gözlerini diktiler. Sokak hayvanlarının şehrin sakinleri için tehdit oluşturduğuna herkesi ikna etmeyi başaramasalar da bu konuda kararlıydılar. Hayvanlar sahipli olacak, sahibi olmayan hayvanlar ise şehir dışında barınaklarda toplanacaktı. Halbuki sokak hayvanları sağlık sorunu yaşanmaması için yerel yönetimler tarafından aşılanıp kısırlaştırılıyor, kontrol altında tutuluyordu. Sokakta olmanın verdiği kirli görüntü dışında hayvanların insanları rahatsız ettiğine şahit olmuyorduk. Zihinlere yerleşmiş korku ve güvensizlik algısı onları potansiyel sorun ve kolay hedef olarak görse de birbirimizi ikna etmekte zorlandık. Kendimize bile söyleyemediklerimizi çocuklarımızı bahane ederek dile getirdik. Çocuklar korkuyor yalanına sığındık.
Çocuklarımıza korkmayı kim öğretmişti acaba?
Sokak hayvanlarının toplama kamplarına alınarak şehrin sterilize edileceğine inanmamız istendi. O hayvanların akıbetini ise merak edenimiz pek olmadı. Gözden ırak olan gönüllerden de ıraktı, ne de olsa. Önceleri ekonomik gerekçelerle toplama kamplarında toplu halde öldürüldüklerine inanmak istemedik. Gerçek ortaya çıktığında da yetkililer hiç utanmadan gözümüzün içine bakarak acı çekmediler, ?uyutuldular? şeklinde açıklama yaptılar. Uyutulmanın ölümleri meşrulaştıracağına, yumuşatacağına inanmamızı istediler. Buna tepki gösterenlere ise şaşırdılar. Onlar görevlerinin gereğini yapıyordu. Toplumun huzurunu kaçırmak isteyen birkaç kendini bilmez de ne oluyordu? Hayvanları kurtarmak için sahiplenmeye kalkanları apartmanda evcil hayvan olmaz masalı ile caydırmaya çalıştılar. Sokak hayvanlarını şehrin uzağına kırsal yerleşimlere kaçırıp kurtarmaya çalışanlara da engel oldular, yapanları teşhir edip halk düşmanı ilan etmeye çalıştılar.
Tüm bu yaşananlar tanıdık gelmiyor mu?
Zamanında ülkenin birinde kendi toplumu için tehdit unsuru olduğuna inandığı bir ırk veya dinin mensuplarına aynısı uygulanmış önce gettolara ve toplama kamplarına alınmış sonra da soykırıma uğratılmıştı. Tüm bunlar yaşanırken toplum olanları masumiyet içinde sesini çıkarmadan izlemişti.
Güvensizlik hastalığımız ve korkularımıza esir olma rahatsızlığımızdan kurtulamadığımız sürece içe kapanma, yalnızlaşma ve gerçekle ilişkisi olmayan potansiyel korkular üzerinden bu arındırma, steril etme arayışlarının devam etmesi kaçınılmaz görünüyor.
Kentsel dönüşüm adı altında şehrin mahalle kültürünü yitirmemiş görece geri kalmış yörelerinin boşaltılıp yıkılmasının altında da benzer korkular yatıyor. Sokak hayvanlarını toplayıp ortadan kaldırırken onlara sorulmadığı gibi mahalleliye sorma gereksinimi duymadan, direnip karşı çıkanları yine toplumun huzurunu bozan marjinaller olarak yaftalayanlar burada da anahtar sözcük olarak ?mutenalaştırma? sözcüğünü kullanıyor. Şehrin arındırılıp saflaştırılması için çabalayanlara haksızlık etmemek gerektiğini söyleyip gerektiğinde güç gösterisinde bulunmayı da ihmal etmiyorlar. Dahası insanların bir ara gelip tanışıp konuşabileceği, korkularının yersizliğini anlayıp huzur bulacağı şehir meydanı benzeri alanlar da trafiği rahatlatma bahanesiyle kullanıma kapatılıyor.
Ağaçları hizaya soktuk, sokak hayvanlarını ortadan kaldırıp iyice yalnızlaştık, şehrin geleneksel mahalle kültürünü barındıran muhitlerini rant uğruna ?mutenalaştırma? adı altında yok edip şehrin dışına attık. Şehir meydanlarını insanlara kapattık. Tüm bunlar kendimizi güvende ve huzurlu hissetmemizi sağladı mı?
Daha ne yapacağız? Sokakta evsiz yaşayanları da tinerci diye yaftalayıp ötekileştirdik. Onları da bir şekilde göz önünden kaldırdıktan sonra arındırma işlemini hemşerilik, ırk veya din temelli olarak sürdürmemiz gerekecek gibi görünüyor.
Kendini Türk olarak tanımlayanların güvenlik kaygılarıyla sözgelimi Kürt aileler ile bir arada oturmak istemeyeceği, ?dincileri? görmek istemeyip tehdit unsuru olarak algılayan ?laikçilerin? kendi gettolarını oluşturma çabasına yöneleceği şehir yapılanmalarına doğru mu gideceğiz? Güçlü olanın kendini güvende hissetmek uğruna ötekini ortadan kaldırmaya sesini çıkarmayacağı akıl tutulmaları içine insanoğlu daha önce de sürüklendi. Bir süreliğine gerçeği çarpıtmayı başarsalar da bu durum insanlık adına utançtan başka bir şey getirmedi.
im1
Bu süreci başlangıç aşamasında durduramaz, kendi korkularımızı ve güvensizlik algımızı gözle görünür hale getirip yüzleşmezsek çocuklarımızı da aynı utanca mahkum etmiş olacağız. Kendimizi güvende hissetmiyor, korkuyor olabiliriz. Gerçekten korkulması gerekeni görebilmek için ise ne yazık ki sokağın acımasızlığında her şeye rağmen yaşamaya çabalayan bir sokak köpeği ile göz göze gelip, onun size nasıl korkarak baktığını görmemiz yeterli. Sahi en son ne zaman bir sokak köpeği ile göz göze geldiniz?
Mehmet Uhri

One Response to “Korkuların Normalleşmesi”

  1. leyla mutlu diyor ki:

    bu sabah 6′da bir çok köpek gördüm sokakların onlara ait olduğu saatti :) korkan bendim :) fakat yazı çok güzel yabancılaşmamızı isteyen emperyalistler onların bilinçaltı mesajları dolu filmleri yazıları vb fakat bizim toplumumuzda bu maya tutmaz yine mutlu olacağız…

Leave a Reply