Kırağı Vurgunu

kiragiMesleğinin olgunluk dönemindeydi. Hastaları tarafından tutulan, aranan ve iyi kazanan hekimlerdendi. Namı yürüdükçe popülaritesi artmış yaptığı çapkınlıklara karısı daha fazla dayanamamış ve onca yıllık evliliği bitirmişlerdi. Yaşananlar umuru değildi. Evi ve çocuklarını ayrıldığı eşine bırakıp yaşına göre daha hızlı bir yaşam seçmiş, çevredekilerin uyarılarına da kulaklarını kapamıştı.

Hızır acil ambulansı o gece hızlı yaşayan meslektaşımızı şiddetli göğüs ağrısı ile acil servise getirmişti. İlk incelemeler ağır kalp krizini işaret ediyordu. Elini tutup ?kime haber verelim?? diye sordum. Sedyede doğrulmaya çalıştı ancak gücü yetmedi, ?çocuklarım, çocuklarımın haberi olmasın? dedi. Sonrasında ani kalp durması ve acil girişimlerin yaşandığı kritik saatler yaşandı. Kalbi çalıştırıp yoğun bakıma almıştık, hayati tehlikeyi atlatamamıştı. Ayrıldığı eşi ve çocuklarından başka haber verecek kimseyi tanımıyorduk. Bu kaygılar içinde koridora çıktığımda hastamızın ayrıldığı eşi ile karşılaştım. Gözlerimin içine bakıp ?yaşıyor mu?? diye sordu. Yaşananları ve önümüzdeki saatlerin hayli kritik olduğunu anlatmaya çalıştım. Pek dinlemedi, birkaç kez ?yaşıyor, çok şükür? diyerek ağlamaya başladı. Hemşire hanım bir bardak su verdi. Hastamız evde fenalaşınca ayrıldığı eşini aramıştı, hızır acili arayan da eşiydi. Başkasına haber vermeye gerek olmadığını, bekleyeceğini söyledi. Bir kaç saat sonra yoğun bakımın önünden geçerken orada öylece ayakta beklemekte olduğunu gördüm. Yorgun ve solgundu. Bekleme salonuna davet ettim, kabul etmedi. Kapının önünde olmak istiyordu. Bir yerlerden bulup getirdiğim sandalyeye oturmasını rica ettim.

-         Dinlenmelisiniz. Yorgun ve üzgün görünüyorsunuz.

-         Evet yorgunum. En son ne zaman üzüldüğümü ise hatırlamıyorum. Uzun süredir üzgünüm sanırım. Beni onca üzen bu adam için çok endişeleniyorum. Her sabah güneşin doğuşu ile insanın tazelendiğinden söz ederdi. Yine öyle olsun sabaha tazelenip, arınıp çıksın istiyorum.

-         Çocuklarınıza haber vermeyecek misiniz?

-         Gelmek istemediler. Benim burada olmama da kızdılar. Ama, büyük kızım babasına düşkündür, dayanamaz gelir.

-         Onu hala çok seviyorsunuz sanırım?

-         Görücü usulü evlenmiştik. O beni tanımazdı ama ben ona çocukluğumdan beri tutkundum. Ailelerimiz tanışırdı. Onun açısından mantık evliliğiydi bizimki. Benim için ise anlamını uzun süre bilemedim. Başlangıçta aşık olduğuma inandırmıştım kendimi. O ise sevgisini pek göstermezdi. Bendeki sevgi ve tutkunun ikimize de yeteceğini düşünürdüm. Şimdiki aklım olsa onun da beni sevmesi, emek vermesi için fırsat verirdim.  

-         Evliliğinizin devam etmesi mümkün müydü?

Omuzlarını indirip, iç çekti. Yoğun bakımın kapısına doğru baktı. Dua gibi bir şeyler mırıldandı.

-         Hem aynı hem de çok farklıydık. İkimiz de tutkuluyduk. Onun arzu ve tutkularına yetişemedim. Doğumlardan sonra vücudumun deforme olduğundan yakınıyor, yaşlandığım için beğenmiyordu. Elimden geldiğince onun istediği gibi olmaya çalıştım. Ama yetmedi.

-         Peki ya aşk? Aşk yok muydu?

-         Aşk vardı elbet. Ben arzu ettiğime aşık olmuştum o ise arzularına aşıktı. Onu arzulamış, ona olan tutkumu aşk olduğuna inanmıştım. O ise tutkularını, arzu etmeyi aşk sanıyordu. Zamanla tutkularının arasından eksildim. Pek çok evlilikte yaşanan başımıza geldi. Son kullanım tarihi doluverdi.

-         Bitirmekten başka çare yok muydu?

-         Bitirmeyi daha çok o istedi. Çocuklarından utandı sanırım. Yoksa ciddi bir tartışmamız bile olmadı. Öylece miadı dolan ilaç gibi kimseye zarar vermeden evliliğimizi imha ediverdik. 

kiragi2Hemşire hanım battaniye getirip dizlerine örttü. Hastamız ise kritik saatleri sorunsuz atlattı. Sabaha hanımefendiyi yine kapının yanında meraklı gözlerle içeriden gelecek haberleri beklerken buldum. Hastamız gözlerini açmıştı. Beni görünce kolumu tutup ?dışarıda mı?? diye sordu. Evet yanıtını alınca monitörde kalp atımlarının hızlandığını gördüm. Kısa bir görüşme isteyip istemediğini sordum.

-         Onu çok üzdüm. Bakacak yüzüm yok ama kendimi ondan başkasına emanet edeceğimi de sanmıyorum. O beni iki kişilik sevdi. Bu yüzden, sanırım biraz anneme benzettiğim için kaçtım ondan. Büyümek istedim.

-         O sizi görmek istiyor.

-         İlk tökezlemede annesinin eline sarılan çocuk gibi olmaktan korkuyorum. Ama şimdi onun orada olduğunu bilmek bile iyi geliyor.

Üzüntüsü yüzüne yansımıştı. Bir süre susup gözlerini kapadı. “Sabah oldu, güneş yükseliyor? dedim. Gözünde yaş belirdi. ?O söyledi değil mi? Mesajı aldım. Kırağının vurduğu sabahların günü aydın olur dediğimi iletin, şimdilik o size emanet? dedi.

Birkaç gün sonra yoğun bakımdan normal hasta odasına aldık. Büyük kızı yanında kalmak istemiş ancak annesi izin vermeyip kendi kalmıştı. Atlattığı badire gözünü korkutmuştu. Uzun iyileşme dönemi sonrası bizimki emekli olmaya karar verip mesleği bıraktı. Muayenehanesini de kapattı. Onu bırakmak istemeyen hastalarını ?kalan tüm sabahlarımı eşim ve çocuklarımla geçirmek istiyorum? diyerek meslektaşlarına yönlendirdiğini duyduk.  

Aradan bir kaç yıl geçmişti. Babasının ilaçlarını yazdırmak için uğrayan kızından aynı çatı altında mutlu mesut yaşadıklarını ancak annesinin “bizi birbirimize bağlayan attığımız imzalar değildi” diyerek tekrar evlenmeye yanaşmadığını öğrendik.

2 Responses to “Kırağı Vurgunu”

  1. pınar kaya diyor ki:

    çok kötü bir yer sadece resim güzel

  2. pinar diyor ki:

    çok güzel

Leave a Reply