Kalanlara Selam Söyle

siddet1uf

Her ne kadar, hasta yakınlarının sağlık çalışanlarına şiddet uygulamasını kanıksamaya başlamış olsak da bu kez meslektaşımızı fena hırpalamışlardı. Geçirdiği beyin sarsıntısı yüzünden hastaneye yatırmak zorunda kalmıştık. Yoğun bakımda yatmakta olan hastası hakkında her gelen hasta yakınına dışarı çıkıp aynı bilgileri veremeyecek kadar yoğun çalıştığını söylemesi ile başlayan ağız dalaşı doktorumuzun dövülüp hırpalanması ile sonuçlanmıştı. Konu savcılığa iletilmiş ve çalışanların tepkisini çekmiş olsa da basında haber bile olmamıştı. Hastanenin imajına zarar gelmemesi için hastane idaresinin olayı geçiştirme ve hasta yakınları ile doktorumuzun arasını bulmaya çabalaması çalışanlar arasında böyle durumlarda yaşanan yalnızlık hissinin daha da artmasına yol açmıştı. Olaya dönük tepkiler acil serviste görevlendirilen güvenlik personeli sayısının arttırılmasından öte sonuç vermemişti.

Yaşanan bu üzücü olaydan birkaç gün sonra mesai çıkışı geçmiş olsun demek için hasta odasında ziyaretine gittim. Meslektaşımız daha iyi görünüyordu. Refakatçi istememiş olmasına karşın o gece babasının ona refakat etmesine ses çıkarmamıştı. Babası açık deniz kaptanlığından emekli iri yapılı, uzun boylu yaşına göre dinç görünen saçları yeni kırlaşmaya başlamış aydınlık yüzlü biriydi. Kulaklığı takmış bir şeyler dinliyor, ara sıra eliyle ritim tutuyordu. Kendisinden söz ettiğimizi fark edince kulaklıkları çıkarıp selamladı. Bizimki babasının sıkı bir rock müzik tutkunu olduğundan, yaşına rağmen rock müzik konserlerini kaçırmadığından kendisinin ise müzik konusunda onun kadar seçici olmadığından söz etti. Babası bu sözlere omuzlarını silkti ?Konu sadece müzik olsa biraz hak vereceğim ama rock and roll bunların çok ötesinde bir anlayış ve dünya görüşüdür. Bunu oğluma bile anlatamadım.?dedi. Baba oğul bakışırlarken ?Belki de her müziği kendi tarihi dönemiyle birlikte değerlendirmek gerek? diye araya girdim. Bu kez meslektaşımın babası bana dönüp ?Doktor bey rock and roll sadece müzik değil dedim” diyerek rock müziğin Afrika?dan Amerika’ya götürülüp köleleştirilen siyahların özgürlük hareketi ile birlikte vücut bulduğunu, zamanın kilise müziklerinin Afrika ritimleri ve köleliğin başkaldırı biçimi olan pasif, cool duruşun müziği olan Blues ile harmanlanarak olgunlaştığını anlattı.

- Rock and roll özgürlüktür, girdiği her yeri özgürleştirir. Müzikten başlayarak bulunduğu ortamdaki form ve normları yıkıp özgürlük arayışının ifadesi olmuştur.

- Bu kadar derinliği olduğunu bilmiyordum doğrusu. İkinci dünya savaşından sonra Amerika?da ortaya çıkmış bir müzik akımı olduğunu sanıyordum.

Kısa bir sessizlik sonrasında hastamız yatağında doğrulup babasının bu konuda özgün fikirleri olduğundan söz etti.

- Babam, rock müziğin sonradan başka bir şeye dönüşmüş olduğundan şikayet eder. Siyah deri giysiler, acayip makyajlı adamlar, uzun saçlar marjinal görüntülü orası burası metal aksesuarlı insanlarla anılan bir müzik türü olmasından yakınır.

- Yakınırım elbet. Rock and roll insanlara duvarlarını ve o duvarların ardında yeni bir dünya olduğunu, özgürlüğün yolunu gösterdi. Bunu o dediğin görsel unsurlara gerek duymadan yapabildi. Egemen otoriteyi rahatsız etti, sarstı ve hatta tüm dünyayı etkiledi. Gittiğim her limanda rock müziğin nasıl bir özgürlük ortamı yarattığını kendi gözlerimle gördüm.

Tüm bunları nasıl yaptığını sorunca ayağa kalktı oda içinde bir kaç adım attı sonra oğlunun yanına gidip saçlarını okşadı.

- O yıllarda II. dünya savaşı olanca ağırlığıyla insanlığın üzerine çökmüştü. İnsanlığın yaşadığı felaketin boyutları, gaz odaları, soykırım ve savaşın acımasızlığı tüm görselliği ile insanlara gösterildi. İnsanlar gördüklerine inanamadı. Tüm bunlarla birlikte hiç bir şey olmamış gibi nasıl yaşayacaklarını düşündüler. Gösterilenler, yaşanılan dünyanın gerçekliğinin sorgulanmasına yol açtı. İnsanlar küçük dünyalarında mutlu mesut yaşarken aslında kendi toplama kamplarında isteyerek yaşayabiliyor olabileceklerini fark etti. Siyahi Amerikalılara bakıp onlardan daha özgür olduklarını düşünmenin anlamsızlığını savaş tüm gerçekliği ile ortaya koymuştu. Kimse otoritenin izin verdiğinden daha fazla özgür değildi. İstendiğinde savaşa gidip sorgusuz sualsiz canını vermeliydi. İşte bu durumun farkına varılması duvarları görünür kıldı. O dönem kendini baskı altında hisseden ve özellikle yeni bir gelecek arayan genç nesil siyahilerin başkaldırı müziğini destekledi ve rock müzik dünyaya sesini duyurmaya başladı. Girdiği her yeri her ortamı özgürleştiren müzik ve yaşam biçimine dönüştü. Rock and Roll’un anarşik yapısı egemen otoriteyi ciddi sarstı. Önce marjinalleştirmeye çalıştılar ancak tutmadı. Bir form veya norm barındırmadığı için kategorize edilememesi bu akımı kontrol etmenin en güç yanıydı.

- Peki ya sonra, sonra ne oldu da başka bir şeye dönüştüğünü iddia ediyorsunuz?

- Müziğin dönüşmesine sözüm yok düşünsel arka planı yok edildi kontrol altına alındı. Ondan sonrası çorap söküğü gibi geldi.

Konu ilgimi çekmişti. Meslektaşımın yanına yatağın ayak ucuna ilişip babasının anlattıklarını dinlemeyi sürdürdüm. Egemen sistemin insanlara zahiri dünya kurduğunu, burada önceden tanımlanmış tüketim ve davranış kalıpları göstermesini bunların dışında bir eylem istemediğini, tüm yapının bunun üzerine inşa edildiğini anlattı.

- Sözgelimi Disneyland diye hayali bir ortam inşa ettiler. İnsanlar oraya girip eğlendi mutlu oldu. Oranın hayali olduğunu dışarı çıktıklarında gerçek hayata geri döndüklerini düşünmeleri isteniyordu. Bugün lunaparklar, gösterişli alışveriş merkezleri de aynı amaca hizmet ediyor. Rock and roll insanlara işte bu aldatmacayı gösterdi ve gerçekten kendi olmak isteyenlere duvarların ötesine geçmesi gerektiğini haykırdı. Sistem bununla mücadele edebilmek için gözün kulağa olan baskınlığını kullandı. Elvis Presley gibi hem beyaz hem de sisteme uygun form ve normu olan birkaç kahraman yarattılar. Rock müzik deyince akla gelen özgürlük algısı yerini Elvis?in kılık kıyafet ve yaşam tarzı ile ilgili görselliklere bıraktı. Önce özgürlük arayışı gitti sonra müzik kendi kalıplarını yarattı, çeşitlenip bölündü.

- Bu duruma direnen olmadı mı?

- Oldu belki ama seslerini duyuramadılar. Üstelik o özgürlüğü tatmış kuşak yaşlanıp çoluk çocuk sahibi olmuştu. Özgürlük arayışının sınır tanımayan anarşik yapısının kendi çocukları için ne tür tehlikeler barındırdığının farkındaydılar. Yine de sistemin dayattığı zahiri dünyayı yıkıp yeni bir dünya kurma çabası, o özgürlük arayışı 1968 öğrenci eylemleri ile zirve yaptıktan sonra kontrol altına alınabildi.

- Bunu nasıl yaptılar?

- Nasıl olacak. Endüstriyel müzik yapan şirketler kendi rock yıldızlarını, gruplarını oluşturup rock müziğini piyasa malına indirgedi. Sisteme direnen bazı gruplar ise marjinal damgası yiyerek yalnızlaştırıldı.

Hastamız dayanamayıp ?iyi de baba, rock müziğin doğurduğu o özgürlük ortamından geriye hiç mi bir şey kalmadı? Bizlere haksızlık etmiş olmuyor musun?? diye söylendi. Bizimki bir süre susup önce camdan dışarı şehrin ışıklarına doğru baktı sonra oğluna döndü.

- Rock and roll özgürleştirir, Rock müzik girdiği ortamda önceden tanımlanmış tüm form ve normları yıkar, dışlar kendi form ve norm arayışını üretir demiştim. Özgürlüğü düşlemekten öte onu aramaktı, rock müzik. Kendi olmak, kendi formunu bulmak ve onu hayata geçirmekti. Bu anlamda anarşikti. Kontrol alınması güç olduğu için başka bir şeye dönüştürdüler. Özgürce kendi form ve normunu aramak olan rock müzik felsefesini bir sonraki kuşağa özgürce uyum sağlamak, akışkan olmak, bulunduğu ortama bukalemun gibi uyum göstermek üstelik bunu özgürce yapabilmek şeklinde aktarıldı. Rock müziğin anarşik direngen yapısı yerini bulunduğu kabın şeklini alan silik birbirine benzeyen ve otorite için rahatsızlık doğurmayan bencil bireylere ve yapıya dönüştü. Şimdi dilediğin gibi para harcamanın, istediğini seçip tüketebilmenin özgürlük olduğu düşünülen bir dünyada mutlu mesut yaşıyor o insanlar. Ve hala rock müzik dinliyorlar.

- Ama baba…

- Aması yok, sistemin özündeki tıkanıklığı göremediği için doktorunu dövüp hastanelik etme hakkını kendinde özgürce görebilenlerin yaşadığı bir ülkede tüm bu yaşananlara karşın dönüp hiçbir şey olmamış gibi aynı işi yapmaya devam ettiğin sürece kimse özgür değildir.

Odayı derin bir sessizlik kaplamıştı. Bizimki oğlunun yanına gelip tekrar saçlarını okşadı. Oğlu babasının elini tutup ?Her şeye rağmen iyi ki burada, yanımdasın baba? dedi. Babasının gözleri dolmuştu. Koltuğuna oturdu gazetesini eline alıp gözlüklerini taktı. Kulaklığı kulağına iliştirip müziğine ve gazetesine gömüldü. Bir istekleri olup olmadığını sorup yanlarından ayrıldım.

Meslektaşım birkaç gün sonra taburcu oldu. Raporu sona erdikten sonra göreve başlamadı. İstifa edip uluslararası bir sivil toplum örgütüne katıldı. Giderken kimseyle vedalaşmadı. Babası ara sıra ilaçlarını yazdırmak için uğramasa haber de alamayacağız. En son Afrika’da bir aşılama programında çalıştığı ve iyi olduğunu öğrendik. Bizler için “kalanlara selam söyle” demiş, babasına. O kadar…

Dr. Mehmet Uhri

2 Responses to “Kalanlara Selam Söyle”

  1. ahmet çağıldak diyor ki:

    Sistemin özündeki tıkanıklığı göremediği için doktorunu dövüp hastanelik etme hakkını kendinde özgürce görebilenlerin yaşadığı bir dünyada tüm bu yaşananlara karşın dönüp hiçbir şey olmamış gibi aynı işi yapmaya devam ettiği sürece kimse özgür değildir.
    Vesselam!
    Hiç birimiz özgür değiliz vesselammm!
    Seni seviyorum iyiki varsın.

  2. Ümit ÇETİNAY diyor ki:

    SEVGİLİ MEHMET BU GÜZEL PAYLAŞIMIN ANLAYANA ÇOK DERİN ÇOK ANLAMLI MESAJLAR VERMEKTEDİR. ANCAK OLANALARA GÖZLERİNİ, SÖYLENENLERE KULAKLARINI TIKAYAN MANEVİYATINI SADECE GÖSTERMELİK ŞEKLİNDE KALANLAR BİR GÜN BU VURDUM DUYMAZLIĞIN BATAKLIĞINDA BOĞULACAKLAR….ZİRA VİCDANLAR KİRLENİYOR….

Leave a Reply