Kağıt ve Kelebek

kk2-2Açık pencereden içeri süzülen kelebek camın önündeki kalemliğe kondu. Güneşin sıcaklığını daha iyi hissedebilmek için kanatlarını birkaç kez açıp kapadı. Çevresine bakındı. Üzerinde yazı ve çizgiler yanı sıra kat izleri bulunan kağıt parçasına uzun uzun bakıp çok acıyor mu diye sordu. Kağıt soruyu anlamadı. Katlanan yerlerin canını yakmış olmalı diye üsteledi kelebek.

- Ha onlar mı? Onlar benim kat yerlerim. Bizimki beni şekilden şekile sokmaya bayılır. Katlayıp küp yapar sonra açar piramit yapar yetmez kuş veya kurbağa yapar. Çalışırken not aldığı kağıtları işi bitince hemen atmaz. Bir süre oynar sonra bir bakarsın uçak olmuş havada uçuyorsun. Canımın yandığını da nereden çıkarıyorsun?

- Kanatlarıma benzettim seni. Az önce sıkıştığım yerden kurtulmak için kanat uçlarımı katlamak zorunda kaldım. Çok canım yandı. Uçarken hala acıyor ve uçlarını kullanamıyorum. Kozadan çıkarken de aynı acıyı yaşamıştım o zaman kanatlarım küçük ve esnekti, kurtarabilmiştim. Şimdi seninkiler gibi kat iziyle kalacaklar sanırım.

Kağıt kelebeğe dikkatlice baktı. Üzerindeki yazı ve işaretleri kimin yazdığını ve anlamını sordu. Kelebek güldü.

- Kimin yazdığını bilmiyorum doğrusu anlamı olması gerektiğini de hiç düşünmedim. Onlar dostlarımın sevenlerin beni tanıyıp diğerlerinden ayırabilmesi veya dikkat çekmemem, düşmanlarımın beni seçememesi için. 

Kağıdın cevap vermesini beklemeden kalemlikteki kalemlerden biri dayanamadı; ?anlamadım o şekil ve yazılar kalemle yapılmadı mı? Kim yaptı öyleyse?? diye sordu. Kelebek kanatlarına tekrara baktı sonra boynunu büktü.

- Dedim ya ben yapmadım. Onlar hep vardı. Kanatlarım büyüdükçe şekiller de değişti renkleri de farklılaştı ama onlar hep vardı. Beni böyle tanırlar.

Kalem üsteledi.

- Tamam benim de üzerimde hep bir yazı var ama o beni kimin yaptığını ne renk yazdığımı filan anlatıyor. Seninkilerin hiç mi anlamı yok? Böyle saçmalık olur mu?

- Bilmem belki vardır. Ama ben bilmiyorum. Belki de o anlamı bilen bulan birine görünene kadar uçmayı sürdürmem gerekecek. Ama o işaretler olmasa bir daha sefer buraya geldiğimde beni diğer kelebeklerden ayıramazsınız ki. Hem arkadaşlarına bakıyorum da hepinizin üzerinde aynı yazı ve şekiller var. Kuzum siz birbirinizi nasıl ayırıyorsunuz?

Kağıtla kalem birbirine baktı. Soruyu kalem yanıtladı.

- Zor ayırıyoruz, hepimiz aynıyız. Aynı işi görüp işimiz bittiğinde atılıyoruz ama birimizin diğerinden farkı yok. Şu eskidikçe boyları kısalan kurşun kalemler bu açıdan daha şanslı. Bizi yapanlar kullananlar böyle olmamızı istiyor.

Kim onlar? Onlar birbirinden farklı mı? diye sordu kelebek.

Kalem soruyu yanıtlamaya çalışırken kağıt ?kalemin gevezeliğinden yakındı, kalem duymazlıktan geldi.

- Çok farklı olduklarını sanıyorlar ama bence hep aynılar. Şurada kaç kağıt eskittiler ama değiştirerek de olsa hep aynı şeyleri yazıyorlar. Arada kenara şekil çizenler veya kağıdı katlayıp bir şeylere benzetmeye çalışanlar olmasa hiç farkları olmayacak. Onların kanatları yok ama hepsi kağıttan uçak yapmayı biliyor, siz kelebekleri kıskanacak kadar uçma düşkünü olduklarından endişe ediyorum. 

kk2-1Kelebek eğilip kalemi uzun uzun inceledi. Kağıt bu bakışmadan rahatsız oldu. Kelebek anlam veremedi. Birbirinize hiç benzemiyorsunuz ama çok iyi geçiniyor gibisiniz diye üsteledi kelebek. Kalem kağıda baktı gülüştüler. “Öyledir, iyi geçiniriz. Arada görev icabı sürtüşmelerimiz de olur ama birbirimizin bu hallerine alışkınız” diye cevap verdi kalem. Kağıt ?ne kadar dalga geçersen geç üzerimde yazılanlar kadar bile anlamın hiç bir zaman olamayacak. İşi bitip atılan kalemlere karşın bir kısmımız kitaba dönüşüp yaşayacak? diye yanıtladı. Kelebek kavga çıkmasın diye araya girmek istedi, açık pencereden esen rüzgar dengesini bozunca havalanıp odayı turladı. Pencereye yönelip dışarı çıkmak istedi ama cama çarptı, masaya kondu. Ne olduğunu anlamamıştı.

Kalem sakin olmasını söyleyip çıkabileceği yönü gösterdi. ?Buna cam derler. İnsanlar hem kuş gibi özgür olmak hem de hep kafeste yaşamak isterler. Cam olunca dışarıyı görüp az önce senin yapmaya çalıştığın gibi çıkıp gidebileceklerini sanıyorlar. Geceye kalırsan daha da ilginç şeyler görebilirsin? dedi. Kelebek gecenin anlamını sorunca şaşırma sırası kalem ve kağıttaydı.

- Kozadan çıktığımda hava pek aydınlık değildi. Gün bitmeden de aranızdan ayrılacağım. O kadar zamanım yok sanırım.

?Ama bu haksızlık? dedi, kağıt. Kelem hüzünlenmişti. ?Haksızlık filan değil gerçeğin ta kendisi? dedi kelebek. Gitmeliyim, sizleri tanıdığıma sevindim, geriye hanginizden ne kalacağını tartışacağınız zaman beni hatırlayın olur mu? diyerek açık pencereye yöneldi. Kanatlarını açıp ışığa tuttu. Kanatlarından süzülen ışık farklı renk ve şekiller olarak kağıdın üzerine düştü. Masadakilere son kez baktı sonra rüzgara karışıp uzaklaştı.

 

Mehmet Uhri

2 Responses to “Kağıt ve Kelebek”

  1. nur tepecik diyor ki:

    Merhaba Mehmet Bey,

    Yazılarınızı okumaya devam ediyorum. Uzun zamandır dikkat ediyorum da, nesneleri, kedileri dillendirmeye başladınız. Ve onları sizin kadar güzel konuşturan kimseye rastlamadım henüz. Yüreğinize ve kaleminize sağlık.
    Sevgilerimle,

  2. Sima McGregor diyor ki:

    Merhaba Mehmet Bey,

    Isigi gorup, pencereyi zorlayan kelebegin dusundurdugu:
    Ne cok kapiyi zorluyoruz iceri girmek icin oysa icerisi bizim icin hic de dogru bir secim olmayabiliyor…

    Cumlesini kurdum ve Pencere’de kelebek gorseli ararken yaziniza rastladim.
    Elinize saglik. Cok guzel hikeye etmissiniz. Eminim diger yazilarinizi da keyifle okuycam.
    Tesekkurler

Leave a Reply