Heves Kuşu

img_9555

Hastamız 70′li yaşların ortalarında hiç okula gitmemiş bir köy kadınıydı.

Yaşına göre dinç görünse de ilerlemiş yaşın getirdiği sorunlara eklem ağrıları da eşlik ediyor, hareket etmede zorlanıyordu. Çocukları annelerinin üzerine titriyor, her gece sırayla hastanede yanında kalıyorlardı. Hastamız ise onca rahatsızlığına karşın hastanede kalmak istemiyor, “beni köyüme götürün” diye söyleniyordu.

İlk izlenimlerimiz aksi, nemrut ve inatçı ihtiyarlardan olduğu yönündeydi. Ancak gülen yüzü ve sakin tavırlarıyla kısa sürede hepimizi tavlamayı başardı. Hastane kuralları ona göre değildi. Yatağında durmuyor, kendini iyi hissettiği zamanlarda odasını terk edip hastane içinde gezinmesi sorun oluyordu. Geceleri nöbetçi hemşirelerle muhabbet ettiklerini, yemek tarifleri verip hatta uygun olan durumlarda yemek bile yaptıklarını sonradan öğrendik. O küçücük hemşire odasında elektrik ocağında kaynattıkları sütten yoğurt mayalayıp ertesi gün servis çalışanlarına ikram ettiklerine de şahit olduk.

Midesine dokunduğunu söyleyip hastane yemeğini yemiyor, çocuklarının dışarıdan getirttiği lokanta işi yemekleri de beğenmiyordu. Hastane bahçesinden topladığı otları kaynatıp hazırladığı yoğurtla yediğini de çok sonra öğrenecektik.

Hastane kurallarına uymaması sorun olsa da bir şekilde kendini sevdirmişti.

O akşamüstü kalp çarpıntısı ve tansiyon sorunu yaşayınca monitöre bağlayıp serum vermek zorunda kalınmıştı. Bu durum yatağa bağlı kalmasını gerektiriyordu. Tüm bunlardan, o nöbet akşamı hastamızın kendini biraz iyi hissedince kalkmak istediğini söyleyip serumunu çıkarmaya çalışması ve servis hemşiresinin yardım istemesi ile haberim oldu. Yanına gittiğimde yatağında doğrulup “Ben iyiyim, çocuklara söz verdim, kalkmam gerek” diyerek ellerime sarıldı.

Meğer bizimki karşı koridordaki çocuk kliniğine de arada gider, hatta akşamları yatmadan önce çocukları oyun odasında toplayıp masal anlatırmış. O gece de çocuklara masal için söz vermiş. Tansiyon ve nabzı normale dönmüştü. Gerçekten de durumu stabil görünüyordu. Gerekli önlemleri alarak birlikte gitmek ve çok da uzatmamak şartıyla karşı koridora geçtik. Kızı da bizimle birlikte geldi. Gerçekten çocuklar, anneleri ile birlikte oyun odasında masalcı nineyi bekliyorlardı.

Anlattığı masal, kuşların liderlerini aramak için yola koyulmalarını, gelip geçtikleri yerleri ve bu sırada başlarından geçenleri anlatan bilindik bir destandan uyarlanmış görünüyordu. Çok da güzel anlatıyor, jest ve mimiklerle ilgiyi üzerinde tutmayı başarıyordu. Masal bitip çocuklar anneleri ile odalarına çekilince o kızının kolunda, birlikte servise doğru yürümeye başladık. Yorgun olmasına karşın yüzü yine gülüyordu.

- Bu masalı nereden biliyorsunuz? Bildiğim kadarıyla okumanız yazmanız da yok.

- Anneannem anlatırdı. Daha doğrusu bizim aile içinde hep anlatılan bir masaldır. Ben de fırsat buldukça anlatırım. Masallar anlatıldıkça yaşarmış. Anlatmak lazım.

Odasına vardığımızda yorgunluğu hissediliyordu. Tekrar monitöre bağlayıp serum takmamıza ses çıkarmadı. Kızı yastığını düzeltirken “Bu benim en küçük kızım, tekne kazıntısı dediklerinden. Çok duygusaldır, masal dinlerken bile ağlayıverir. Evlenemediği için mi yanımda kaldı, yoksa beni bırakmamak için mi evlenmedi bilemedim doğrusu” deyince kızı “Aman anne, başlama yine” diye söylendi. Utanıp yanaklarının kızarmış olduğunu görünce annesi “Mahcup kuşum benim” diyerek kızına sarıldı.

- Doktor bey, daha çok kalacak mıyım? Köyüme dönmek istiyorum, bırakmıyorlar.

- Yaş ilerleyip beden yaşlanınca kolay değil. Bir yer iyileşse öbür taraf bozuluyor. Anlaşılan, bir süre daha buradasın. Hem ne edeceksin köy yerinde? Orada doktoru nereden bulacaksın?

- Biliyorum ama, yine de heves işte. Hani az önce çocuklara anlattığım masalda geçen kuşlar var ya; onlar aslında hepimizin içinde yaşıyor. Zaman içinde bir bir ölseler de bazıları hayatta kalmayı başarıyor. Benim heves kuşum ölmedi. Diğerleri pek eşlik etmeseler de yaşama hevesim hala uçmak istiyor.

- Sana eşlik etmeyen, yani içinde olup da artık yaşamayan kuşlar hangileri?

- Yaş kemale erince insan ilk önce mahcup kuşunu yitiriyor, el âlemi umursamaz oluveriyorsun. Hayal, hayret, tereddüt ve kaygı kuşları da çok dayanmıyor. Hayal kurmadığın gibi gereksiz kaygılardan da kurtuluyor, görüp geçirdikçe hayret etmemeyi öğreniyorsun. Tereddüt etmeden bildiğin gibi yaşıyorsun. Sağlığından gayrı kaygı duymaz oluyorsun. O yüzden doktorlar hariç kimseye eyvallahın olmuyor, çocuklarına bile.

- İyiymiş.

- Bunlar iyi yanları. Ama içinde yaşayan diğer kuşlardan ayrılmak veya onları yaşatmaya uğraşmak hiç kolay değil.

- Hangileri onlar?

Azad kuşu ısrar kuşundan önce ölürse sana yapılan kötülükleri affetmen hiç kolay olmuyor. Kimseyi azat edemiyor, affetmiyorsun. Ve ne yazık ki azat kuşu vefa kuşu ile birlikte hep erken ölenlerden.

- Geriye ne kalıyor?

Korku kuşu, hatıra kuşu ile birlikte ölene kadar seninle yaşıyor. Bilirsin, yaşlandıkça hayat kısa görünmeye, günler birbirine benzemeye başlıyor. O zaman hatıra kuşunu izliyorum. O kanat çırptıkça geçmişi hatırlıyor, oyalanıyorum. Ha bir de yaşlanınca huyu değişir, aksi olur derler ya insanlar için; sevgi ve şefkat kuşları ölenler için söylerler bunu. İçimdeki sevgi ve şefkat kuşlarının yaşıyor olmasını çocuklarımın varlığına borçlu olduğumu düşünüyorum. Hissettiğim kadarıyla arzu ve sevinç kuşları can çekişse de yaşamaya çabalıyor içimde.

- Yani?

- Yani içimde hangi kuşlar hayatta kaldı çok emin olmasam da heves kuşunun yaşadığını ve o kanat çırptıkça yaşama heyecanımın ayakta olduğunu söyleyebilirim. Çocuklara masal anlatacağım diye heves ettim, içimdeki heves kuşu kanatlarını öyle bir çırptı ki az daha yataktan kalkamayacaktım. Allah sizlerden razı olsun doktor bey oğlum.

img_9916

O gece onları ana kız baş başa bırakıp yanlarından ayrıldım. Odama dönüp hastamızın kendince çözümlediği içimizdeki kuşları unutmadan not alma telaşındaydım. Sanırım içimdeki heves kuşu da heyecanıma eşlik ediyordu.

Hastamız birkaç gün sonra taburcu olup köyüne gitse de çok duramayıp tekrar misafirimiz oldu. Fırsattan yararlanıp çocuklara bir kez daha kuşların masalını anlattı. Taburcu olduktan sonra kızıyla birlikte şehirde kaldıklarını ara sıra kızının uğrayıp kullandığı ilaçları reçete ettirdiğini biliyoruz.

Bir zamanlar köyünde çektirip hediye ettiği güler yüzlü fotoğrafı da hemşire hanımların odasındaki mantar panoda yemek tarifleri ile birlikte asılı duruyor.

Hastamız uzun süredir görünmese de içindeki heves kuşu kanat çırptıkça yine boş durmuyor, birilerine içimizdeki kuşları ve o kuşların masalını aktarıyordur diye düşünüyorum.

Dr. Mehmet UHRİ

Not: Bu anlatının video kaydına aşağıdaki HEVES KUŞU VİDEO linkine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

HEVES KUŞU VİDEO

One Response to “Heves Kuşu”

  1. Erkan diyor ki:

    Son zamanlarda okudugum en etkileyici hikayelerden birisi diyebiliim. Bunda artik 60 yasina merdiven dayamis olmanin etkisi buyuk. 30 lu yaslarda okusam bu etkiyi yapmazdi kesinlikle.
    Tesekkurler Mehmet iyi ki varsin.

Leave a Reply