Hekimlerin Kitlesel Eylemi Başladı

pasif2Sağlıkta dönüşüm programı ile şekillenen sağlığın piyasalaştırılması süreci sistemi baştan sona yeniden yapılandırırken hekimleri  de sağlık piyasasının maliyet unsurlarından birine indirgedi. Piyasa mantığı açısından bakılınca içeriği ne olursa olsun hekim emeği, bir maliyet unsurundan öte değildi. Hesaplanabilir, öngürelebilir ve kontrol altına alınabilir olmalıydı. Öyle de oldu.

Hekimler yapılanların şaşkınlığı içinde bir süre debelenip mesleğin bu şekilde ayaklar altına alınıyor olmasına karşı çıkmak için hekim örgütlerinden, hastalarından yardım bekledilerse de yılların birikimi olan olumsuz izlenimler ve diyalogsuzluk sorunun konuşulmasını, anlaşılır olmasını engelledi. Mesleki değerlerin piyasanın genel geçer değerleriyle yer değiştiriyor olmasına isyan edip sokağa dökülen vicdan sahibi hekimlerin eylemlerini de gördük. Cılız da olsa ses getiren bu eylemler toplum genelinde herhangi bir meslek örgütünün isyanı kadar bile destek ve kabul görmedi.

Bu arada neoliberal piyasa dalgası hekimleri sistemden para kazanabilmek için performans kaygısı içinde çalışıp ailesini geçindirmeye çalışan, hastasına olan sorumluluğu ondan kazanacağı performans miktarı ile sınırlı insanlar haline dönüştürmeye başladı. Hekimler çözümü zor ve riskli hastaları tedaviyle uğraşmak yerine mesailerini risksiz hastalar ile doldurur hale geldi. Bu süreç toplum gözünde hekim algısı üzerinde daha da olumsuz etki yapmaya, hekimlere yönelik şiddete dönüşmeye başladı.

İşte bu ortamda hekimlerin kitlesel eylemi başladı.

Öyle bir eylem ki ne bir lideri, ne iletişim kanalları ne de örgütü var. Ama kitlesel ve etkin bir eylem. Öyle bir iki günlük iş bırakma sokağa dökülme eylemi gibi de değil. Aylar yıllar sürecek kitlesel bir eylem başlattı, hekimler. Üstelik üzerinde düşünüp konuşup tartıştıkları, bir araya gelip irdeledikleri bir eylem de değil. Sessiz bir konsensusla piyasalaşmanın gerektirdiği koşulların açık seçik uygulanması ve bu şekilde sistemin insani öz barındırmadığının anlaşılarak doğrudan sistemin kendisinin sorgulanmasına yol açacak eyleme başladılar.

Eğitim sisteminden seçilerek gelen, en zorlu sınavları atlatarak yıllar süren tıp eğitiminin ardından mesleğe atılanlar onca emeğe ve birikime karşın mesleki geleceklerinin hemen tümüyle ellerinden alınmış olduğunu, mesleğin teknoloji uygulayıcısına hatta bir tür tezgahtarlığa dönüştüğünü, hekim emeğinin piyasa koşulları gereği ucuzlatılmak zorunda olduğunu ve bunun için gerekirse ithal hekim bile getirmekten kaçınmayan yönetim altında yaşadığını, unvan sahibi kariyerli meslektaşlarının klinik şeflerinin, tüm kariyerlerinin bir gecede sıfırlanıp çöpe atılabildiğini, kariyer yaparak meslekte yükselmenin kendini geliştirmenin bile piyasa sisteminde karşılık bulmadığını, herşeyin sisteme kazandırdığı para ile ölçüldüğünü görüyorlar. Dahası en yüksek derecedeki hekimin bile 1900 TL maaş almakta olduğunu, geri kalan tüm ödemelerin sisteme kazandırdığı para üzerinden performans adı altında ödendiğini, hastalanıp rapor aldıkları veya yıllık izin kullandıkları takdirde bu parayı alamayıp kuru maaşlarına talim etmek zorunda kalacaklarını da biliyorlar. Üstelik hizmet süresini tamamlayıp emekli olduklarında emekli maaşlarının yine o kuru maaş kadar olacağını bu nedenle ömürleri yettiğince yaş haddine kadar çalışmak zorunda bırakıldıklarının da farkındalar.

İşte tüm bu olumsuzluklar hekimlerin sessiz ve derinden hayatın tüm alanlarına yayılan kitlesel eylemi olarak yanıt buluyor. Mesleki beklentisizliklere eklenen karamsarlık, daha da kötü olacak algısı hekimleri bilerek veya bilmeyerek pasif eyleme yöneltiyor. Hekimler kendilerini geliştirmek, kariyer sahibi olmak, tedavisi zor ve risk almayı gerektiren hastalarla uğraşmak yerine kolaya kaçmaya, bir alt düzeyden yaşamaya, durumu mevcut haliyle idare edip sistemden öyle de böyle de alacağı parayı alıp kenara çekilmeye başladı.

Bilindiği gibi pek çok hastalıkta tedavi bedenin kendi onarım mekanizmaları ile gerçekleşmekte, hekimler burada yönlendirici ve yardımcı olmaktan öteye gitmemektedir. Daha az bir grup hastalıkta ise hekim becerisi ve ilgisi gerekmektedir. Sistemin maliyet unsuru olarak yeniden tanımlanan ve bir alt düzeyde yaşayarak sistemden para kazanmaktan öte beklentisi kalmayan hekimler ilk grup hastalar ile ilgilenip risksiz ve kolay çalışmayı seçmekte, çalışma zamanlarını o hastalar ile doldurmakta, zorlu ve riskli hastalar ise kendilerini tedavi edecek hekim arayışına mahkum edilmekte, çaresizlik içinde sağlık çalışanlarına şiddet bile uygulayabilmektedir.

Ancak hekimlerin kitlesel pasif eylemi bir kere başladı. Aralarında konuşup anlaşma, örgüt kurma lider belirleme gereği bile duymadılar. Bu şartlar altında yapılması gerekeni yapıp mesleklerini bir alt düzeyden kolay yoldan icra etmeyi seçtiler. Yaşadıkları umutsuzluk, karamsarlık ve düş kırıklığı mesleki ortamlarının yanı sıra tüm hayatlarında da benzer biçimde bir alt düzeyden yaşamaları şeklinde yansıdı. Mesleğini geliştirmek  kariyer edinmek için çırpınmadıkları gibi kendileri için de bir şey yapmamaya, hayattan bir adım geri durmaya, içinde yaşadıkları toplumun sorunlarına daha az ilgi duymaya başladılar.Hekimlerin kitlesel eylemi böyle başladı.

Tarihsel örneklerine baktığımızda yıllar sürecek ve herkes için yıkıcı sonuçları olacak bu pasif eylemin önünde kimsenin duramayacağını öngörebiliriz. Başta hekim örgütü olmak üzere sağlık otoriteleri, devlet yönetimi ve hatta toplum genelinde yıkıcı etkileri yıllar içinde çok daha açıkça görülecek kitlesel hekim eylemini yaşıyoruz. Lideri, örgütü, iletişim ağı olmayan bu eylem toplumun sağlığını ve tüm değerlerini kemirip yok etmeden sağlıkta piyasalaşmanın sınırlarının belirlenmesi kuralların konulup insani çerçevenin çizilmesi için herkesin şimdiden bir şeyler yapması gerekiyor. 

 

Mehmet Uhri

 

 

 

11 Responses to “Hekimlerin Kitlesel Eylemi Başladı”

  1. ahmet çağıldak diyor ki:

    Değerli dostum, seni yine candan ve içten kutluyorum. Karşı propogandalarla aşınmış, toplum ilgisi böylesine yıpranmış bir konu, böylesine net mi anlatılır? Yazını hem paylaşıyorum hem de üye olduğum guruplara özel mesaj olarak gönderiyorum. Hoşkal. (Bu yazı Açık Radyo’da da yayınlanmalı)

  2. Mehmet Uhri diyor ki:

    Duyarlığına teşekkürler sevgili dostum,
    Açık radyo veb sitesi bir iki gün içinde yazıyı yayına alacak. Öyle günlerdeyiz ki hepimizin sağlığına dikkat etmesi gerekiyor. Yoksa gerçekten kendini mesleğine adamış hekim bulmakta zorlanacağız. Duyarlığına teşekkürler, selam ve sevgiler.

  3. Figen Mumcuoğlu Üzbek diyor ki:

    Değerli ve duyarlı meslektaşımız Uhri’ ye,
    Öncelikle hepimizin; hem biz doktorların hem de ülkemizin gittikççe artan kanayan yürek yarası olan sağlık sistemindeki sorunları ,bu kadar net, gerçekci ve önemini vurgulayarak anlattığı , paylaşımı ve duyarlılığı için çok teşekkürler…Umarım, bu duyarlılıkta ve ciddiyetle de kökten bir çözüm yolu doğar…Selam ve sevgilerimle…

  4. Ahmet Faruk Yağcı diyor ki:

    Sevgili meslektaşım,
    Son derece güzel ifade edilmiş derdimizi anlatan yazınız için samimi teşekkürlerimle. Elimden geldiği kadar çok hekime ulaşmasına çalıştım. Paylaştım. Yine de daha neler yapılabilir düşüncem gitmedi. Bir günlük gazetede yayınlanması ne kadar hoş olurdu. Selam ve sevgilerimle.

  5. Mehmet Uhri diyor ki:

    Teşekkürler sayın Yağcı
    Bu yazı blog haricinde Hekimedya ve Açık radyonun web sitesinde yayınlanıyor. Bir iki sağlık sitesinin de alıntıladığını gördüm. Aslında biz hekimler için çok yeni bir şey değil yazdıklarım. Esas toplum genelinde dikkate alınırsa belki bir anlamı olacağını düşünüyorum. Yürekten teşekkürler…

  6. Sentekin Can diyor ki:

    Her seyde Amerika ve Avrupa takipcisi olan bir ulke olmak pesindeyiz. Ama hekimlere gelince mecburi hizmet, ozel muayenehane yasaklari gibi sacma kurallar uygulaniyor. Eger hekimler devletin imkanlarini kullanip okuyorlarsa ve o yuzden mecburi hizmet gerekiyorsa bu kaide butun universite mezunlarina uygulanmali.
    Maasli meslekler icerisinde hekimler her ulkede daha fazla para kazanir ve saygi gorur. Cunku tip fakulteleri secme ogrenci alir ve egitim suresi cok daha uzundur. Degerli hekimlerimizi yabanci ulkelere kaptirmak istemiyorsak onlara layik olduklari degeri vermeliyiz. Haydi cok gec olmadan uyanalim!

  7. Ertuğrul Çeşmeli diyor ki:

    Sayın Meslektaşım,

    Daha önceden okuduğum bir çok yazınızı beğendiğim gibi, bu yazınızı da çok beğendim ve İzninizle bağlı olduğum ve moderatörü olduğum gruplarda paylaşıyorum. Herkes nereye gidiyor olduğumuzu görmeli !

    Uzm. Dr. Ertuğrul Çeşmeli Balçova / İzmir.

    İstanbul Tıp Fakültesi 1987 Mezunu.

  8. dr.kemal demiriz diyor ki:

    Kimseyi suçlamadan oturup,bir düşünelim.Doktorlar,sisteme karşı bir savunma mekanızması geliştirmekte haksız mı?Çünkü işin ucunda malpraktis suçlamaları,hasta,ya da yakınlarıyla kavgalar var.Diğer yanda dertsiz işim,ağrısız başım var.Üstelik aldığınız maddi karşılık aynı.Ameliyathanede sırtınızdan terleyerek,geçirdiğiniz süreyi poliklinikte geçirebilirsiniz.Eğitim ve araştırma hastanelerinde maddi karşılığı olmayan eğitim ve araştırma için süre ayıracağınıza,poliklinikte hasta bakarak,para kazanırsınız.Sonuçta kim kaybeder?Eğitimin kalitesinin düşmesiyle iyi hekim yetişmeyeceğinden,iyi hekim bulamayan;derdine derman olunması için,karşısında elini taşın altına sokması gereken bir hekim olması gerekiyorsa,hasta kaybeder.O nedenle kaybeden çok olmadan,ivedi çözüm gerekiyor.

  9. Mehmet Uhri diyor ki:

    Duyarlığınız ve paylaşımlarınız için teşekkürler sayın Çeşmeli.

  10. Selman Yıldırım diyor ki:

    Sayın Uhri,
    izniniz olursa bu yazınızı Adana TO yayını Artı’da yayınlamak isteriz, saygılar…

  11. Mehmet Uhri diyor ki:

    Nezaketiniz ve duyarlığınız için teşekkürler sayın Yıldırım. Yazımın “Artı’da” yayınlanmasından gurur duyarım. Dostlukla…

Leave a Reply