Görmek de yetmez, bazen

bassGözleri görmeyen bas gitarcı ile bir uçak yolculuğunda tanışmıştık. Uçakta yan yana oturuyorduk ve özenle taşıdığı gitarını yerleştirmesi için yardım rica etmişti. Yazın bitmesi ile Bodrum?dan İstanbul?a dönüyorlardı. Küçük bir yardım ile başlayan muhabbetimizde dört kişilik müzik grubu ile önceleri amatör olarak başlayan çalışmalarını şimdilerde profesyonel sürdürdüklerini anlattı. Yazları Bodrum, kış aylarında ise İstanbul Beyoğlu?nda barlarda sahne aldıklarından söz etti.

?Neden bas gitar?? diye sorduğumda basın seslerin temeli olduğunu, içimizde atan kalbin, bedenimizin derinliklerinden gelen titreşiminin bas gitarda ses bulduğunu iddia etti. Müziğin bir bina, bateriden gelen sesin o binanın tuğlaları olduğunu bas gitarın ise tuğlaları bir arada tutup duvar haline getiren harç görevi gördüğünü elektro gitar ve klavyenin duvarın badanası olduğunu anlattı. ?Göz önünde olan, dikkat çeken hep duvarın rengi ve kendidir. Bas gitarı görmek kolay değildir ama duvarı ayakta tutan da odur? dedi. Bas gitar çalanların da enstrümanları gibi geride olmayı seçen sakin kişiler olduklarını, kendi iç çatışmalarını bas gitar ile dile getirdiklerinden söz etti.  

Yolculuk sonunda telefon numaralarını verip program yaptıkları bara davet etmişlerdi. Bir akşam Beyoğlu?nda sahne aldıkları bara gittim. Program başlamıştı. Hayli dinleyici toplamışlardı. Coşkulu ve akıcı müzik yapıyorlardı. Gözleri görmeyen bas gitarcı gruba iyi uyum sağlamış gibiydi. Ara verdiklerinde grup arkadaşları ile birlikte masama geldiler. Performansları nedeniyle hepsini tekrar kutladım. Gözleri görmemesine karşın grup ile uyum gösteren bas gitarcılarını ve ona bu fırsatı tanıdığı için tüm ekibi özellikle tebrik ettim. Bu sözlerim üzerine gülerek bas gitarcı arkadaşlarına baktılar. Siyah uzun saçlı baterist eliyle sırtıma vurup ?Sandığın gibi değil. Grubu bir araya getirip bizleri yetiştiren, repertuarı zenginleştiren bu adamdır. Biz ona borçluyuz anlayacağın.? dedi. Klavye çalan sarışın delikanlı ?Sen onun gözlerinin görmediğine bakma. Neleri görmediğimizi biz ondan öğreniyoruz.? diye üsteledi. Şaşırmıştım. Bas gitarcı kahvesini yudumlayıp açıklama yapma gereksinimi duymuştu;

-         Evet gözlerim görmüyor. Renkleri, ışığı sizler gibi seçemiyorum. Hayatın rengi benim için hep siyah. Ama bunun görmeme engel olmadığını lisedeki müzik öğretmenimden öğrenmiştim. O, verdiği müzik eğitimi ile bana ?Görmeyi sağlayanın gözümüz değil aklımız olduğunu? göstermişti. Gözlerim görmüyor ama ben de sizler gibi düş görebiliyorum.

-         Peki ne gördüğünü nasıl anlıyorsun?

-         Hissediyorum. Müziği parmaklarımda bedenimde hissettiğim gibi. Bazen renkleri bile hissediyorum. Eksik veya özürlü olduğumu düşünenler arasında özürlü olmadığı halde görmeyen, hissedemeyenlerin olduğunu görüyor, asıl onlar için üzülüyorum.  Aklım ile hissetmeyi görmeyi öğrendim, bu da beni güçlü kılıyor.

-         Baktığı halde görmeyenlerden mi söz ediyorsun?

-         Görmek de yetmez bazen, hissetmek gerekir. İnançlı biri olduğum söylenemez ama Tanrı söz konusu olduğunda hepimiz körüz. Hiç birimiz görmüyor ama kimimiz onun varlığını daha iyi hissediyoruz. Kimi ise daha az hissediyor veya hiç hissedemiyor. Böyle bir şey anlatmak istediğim.

Uzun saçlı baterist eliyle bu kez bizimkinin sırtına vurup ?Uçuşan öpücükleri hissetmeyi biz ondan öğrendik? dedi. Anlamadığımı görünce açıklamaya çalıştı;

-         Avucunu öpüp üfleyerek öpücük gönderirsin ya?  Bizi tanıyan seyirciler bas gitarcımızın gözlerinin görmediğini ama uçuşan öpücükleri hissettiğini iyi bilir. Alkışlar arasında öpücük gönderirler. Bizler de bazen gözlerimizi kapatıp hissetmeye çalışırız. Görmesek bile biliriz o öpücüklerin üzerimize bulaştığını. Alkışlardan daha mutlu eder bu bizi. 

beyoayluMasadaki sessizliği bizim bas gitarcının ?bitirin kahvelerinizi de işimize bakalım? sözleri bozdu. Programa devam etmek üzere sahnede yerlerini alıp geç saatlere kadar coşkuyla çaldılar. Her şarkıdan sonra seyircilerin alkışlarına eklenen uçuşan öpücüklere gözlerini kapatıp selam durdu, bizimkiler.

Bardan çıktığımda Beyoğlu?nun sokaklarına gecenin karanlığı çökmüştü. Sokak karanlıktı. Barın kapısı açıldıkça yayılan ışık ve yükselen ateşli nameler ise sokağı aydınlatıp ısıtmaya yetiyordu. Beyoğlu yorgun sabahlarından birine hazırlanıyordu.

Mehmet Uhri

3 Responses to “Görmek de yetmez, bazen”

  1. nurcan tepecik diyor ki:

    Öncelikle çok teşekkür ederim Mehmet Bey,yeniden okumak gerçekten çok keyifliydi.Teşekkür ederim, aşağıda bu yazınızdan ilham alarak yazdığım şiir mevcut, umarım beğenirsiniz. Sevgilerimle,

    …Ruhumun Huzurunda ..

    Gözlerimin hayata bakan rengi
    Hep katran karası

    Ama senden bana uçuşan öpücüklerin
    Gözlerimden üzerime bulaşır
    Ben gülümsemeni giyerim
    Pamuğun ipeksi beyazlığında
    Sevmenin rengini öğrenirim

    Ellerin ellerime tutuşur
    Avuçlarım yanar
    Tutkunun rengini öğrenirim
    Yürek kırmızısında

    Saçların kum taneleri gibi
    Tel tel ayrılır
    Parmaklarımın arasından
    Sarının ayrılıkta gizlendiğini anlarım

    Ama gözlerim görmesede seni
    Bakışlarının gezindiğini hissederim
    Ruhumun huzurunda

    Bilirim en sevdiğin renk bendedir
    Sevdan mavi gözlerimin rıhtımında demirlidir

    ……….Sevgili Dr.Mehmet Uhri ve Meçhul Müzisyene İthafen………..

  2. Mehmet Uhri diyor ki:

    Kalemine, yüreğine sağlık sevgili Nurcan
    Çok anlamlı, duygulu ve dokunaklı bir şiir yazmışsın.
    “Hah tam da böyle bir şeydi anlatmak istediğim” türünden bir şiir olmuş. Açıkçası biraz şaşkınım ve ne diyeceğimi bilemiyorum. Sevindirdin beni.
    Tekrar teşekkürler…
    muhri

  3. nurcan tepecik diyor ki:

    Niye şaşırıyorsunuz,size ilk yazdığımda kedi yavrularını anlatmamı beğenmiştiniz…Ama yine de sizi hala şaşırtıyorum, bu güzel bir durum benim için, en azından sevindirerek şaşırtıyorum, ne dersiniz? Beğenmenize sevindim, sevgilerimle…Ben de çok teşekkür ederim…

Leave a Reply