ENDÜLÜS NOTLARI-2 SETENİL DE LAS BODEGAS

setenil-1

Güney İspanya’nın beyaz evleri ile tanınan yerleşim yerlerinden Cadiz’e bağlı Setenil de las Bodegas’taydık.

Uzaktan bakıldığında kasvetli bir vadide bağrına taş basmış yerleşim yeri gibi görünüyor olsa da şehrin inişli çıkışlı dar sokaklarında dolaşınca betonlaşmak yerine doğayla barışık olmayı seçenlerin yaşadığı huzurlu bir yerde olduğunuzu anlıyorsunuz.

Uçup gitmek, doğadan uzaklaşmak yerine kuşlar gibi doğanın verdikleriyle yetinerek yuvalarını bir vadiye inşa etmiş insanların şehri, Setenil. Bir tür aşiyan…

Trejo ırmağının binlerce yıldır derinleştirdiği kayalık vadide mağaralarda başlayan tarih öncesi hayatın çok da fazla değişmeden günümüze kadar ulaştığı görülüyor.

Bilinen tarihi 12000 yıl öncesine uzansa da çok daha eskilerde bile insan yerleşimi olduğuna dair araştırmaların sürmekte olduğu kasaba Setenil ismini Septem-Nihil (7 kez hayır) sözünden alıyor. Şehir ve kale 1482 yılına kadar Hıristiyan güçlerce 7 kez kuşatılsa da alınamıyor. 1482 den sonra İslami özelliklerin yerini alan Hristiyan kültürü zaman içinde bölgeyi özellikle Karmelitlerin yerleştiği bir inziva bölgesine dönüştürüyor.

setenil-2

Mağaraları, ırmağı ve tarih öncesi yerleşimi ile Dicle nehri kıyısında günümüzde baraj gölü altında kalan Hasankeyf’i andıran şehir, doğanın verdikleri ile yetindikleri içi “dilenci” tarikatı olarak da anılan Karmelit kilisesini ve Nuestra Señora del Carmen inziva evini barındırıyor. İsmini Hayfa yakınlarındaki Karmel dağından alan ve 12. Yüzyılda kurulan Karmelit tarikatının İlyas peygambere uzanan bir kuruluş öyküsü var. 7. Yüzyılda İslam’ın yayılışı ile Karmelitlerin Hayfa’yı terk edip Sicilya üzerinden Avrupa ve özellikle İspanya’ya göç ettikleri biliniyor.

Her şey, binyıllar boyu güvenlik ve konfor arayışı ile mağaraları kendine yuva yapan insanın mağarasını büyütme arayışı ile başlıyor. Mağara girişinin iki yanına taş duvar yaparak uzatıp yer kazansa da dayanıklı çatı yapabilmeyi uzun süre gerçekleştiremiyor. Tanrısal gök kubbe inşa ederek kendi tanrısallığına doğru ilerlemeye yani çatı yapmaya başlayınca da doğadan kopuş başlıyor.

İnsanlığın kentleşmeye yönelme ile doğadan uzaklaşarak kendi dünyasını inşa etme çabasına yöneldiği bir dönemde biraz da Karmelit tarikatının doğa dostu yaşam biçiminin etkisiyle Setenil de las Bodagas’ın kendine özgü bir orta yol seçtiğinden söz edilebilir.

Setenil’deki yerleşim biçimine bakıldığında; filozof Augustinus’un (MS 354-430) ”insan, hayvandan tanrıya giden yolda düşe kalka ilerleyen canlıdır” sözünü hatırlatırcasına gök kubbeyi andıran tanrısal çatı yapmak yerine kuş yuvasını andırırcasına önce mağaraları sonra mağaranın uzantısı taş oyuntuları çatı olarak kullanarak doğaya uyum gösterildiği anlaşılıyor.

Günümüzün modern şehircilik anlayışına nazire yaparcasına dev bir vadinin yamacında Trejo ırmağının iki yanındaki kaya oyuntularını çatı gibi kullanıp evlerini inşa ederek suyla, doğayla, güneşle barışık bir yerleşim yeri oluşturmayı sürdürebilmiş Setenil’de yaşayanlar.

setenil-3

Şehir her ne kadar günümüzde turistik yerleşim yeri olarak ünlenmiş olsa da zeytin yetiştiriciliği ve zeytincilik de ana geçim kaynakları arasında yer alıyor.

Derin vadinin ve kayaların güneşi gizlediği şehrin ana caddesine yine nazire yaparcasına Calle cuevas del sol (güneşin mağaraları) ismi verilmiş.

Vadiyi, mağaraları ve şehri bin yıllar içinde biçimlendiren bölgenin gerçek sahibi Trejo ırmağının vakur suskunluğu, sessiz sakin insanları, beyaz badanalı küçümen evleri, inişli yokuşlu dar sokakları ile aşiyan-kuş yuvası benzetmesini fazlasıyla hak eden Setenil de las Bodegas’tan insanlığın çıkaracağı hayli ders var gibi görünüyor.

Mehmet Uhri

Leave a Reply