Doktorların Ruh Hali

yalnz_1Sağlık alanında yaşanan değişim ve dönüşümler hekimlerin kafasını karıştırmakla kalmadı ruh hallerini de olumsuz etkiledi. Sağlığın kamusal hizmet olarak sunulmasından vazgeçilip piyasa koşullarına terk edilmesi kuşkusuz siyasi bir tercihti. Böylelikle ülkeye gelmesi beklenen yabancı sermaye için verimli bir alan daha yaratılmış olacaktı. Hastasını tedavi etmekten başka önceliği olmayan doktorlara verimlilik, kalite, karlılık ve rekabet gibi piyasa değerleri anlatılmaya, hastanelerin işletmelere dönüştüğü işaret edilmeye başlandı. Mesleğini zorluklarını, özveri ve çaba gerektirdiğini bilerek seçen, yaşam enerjilerini, heyecan ve mutluluklarını tanımadığı insanları sağlığına kavuşturmada arayan doktorların kafası bu uygulamalar ile karıştı. Yaşanan sürece karşı çıkmak gidilen yolun doğru olmadığını anlatmak isteyen sağlık çalışanlarının eylemleri değişim ve dönüşümün popülist yanları öne çıkarılarak kısa sürede gündemden düşürüldü.


Serbest piyasa ve serbest rekabetin önemini vurgulayanlar sıra doktorlara gelince muayenehane açma veya mesleklerini serbest icra etme haklarını ellerinden almaya çalıştılar. Çıkarılan yasaların yüksek yargıdan dönmesine karşın benzer yasa ve yönetmeliklerle hekimleri hukuk arayışına düşürmeleri, yıllar süren belirsizlik doktorların ruh halleri üzerinde olumsuz etki yarattı.


Başlangıçtaki şaşkınlık, yerini geleceğe dönük belirsizliğin verdiği kaygılara bıraktı. Hastalar karşılarında gelecek beklentilerini yitirmiş kaygılı hekimler görmeye başladı. Bu arada mal ve hizmet piyasalarında olduğu gibi sağlık piyasasında da istenen verimlilik artışının performansa göre ücret politikasıyla sağlanabileceğini düşünen aklıevveller sayesinde doktorluk mesleğinin görev tanımı sorgulanır hale geldi.


Basit olarak, hastalıklardan korumak, zarar vermemeye özen göstererek hastasının sağlığının düzelmesine yardımcı olmak ve iyileştirmek olarak tanımlanan doktorluk görev tanımı önceliğini yitirdi. Belirsizliğin doğurduğu ortamda gelecek kaygıları içindeki doktorlar ?Ne yaparsam performans gelirimi biraz daha arttırabilirim?? şeklinde yeni ve öncelikli görev tanımı edinmiş oldular. Bu durum kuşkusuz sağlığın piyasalaşmasının doğurduğu mesleki bir yabancılaşmaydı. Doktorları ayakta tutan moral değerlerin başında gelen doğru teşhis koyarak hastalıklara mücadele edebilmenin verdiği mesleki heyecan da tüm bu olumsuzluklardan nasibini aldı.


?Parça? başına performans puanı verilmesi doktorlar arasında zor ve uğraştırıcı hastalardan uzak durmayı kısa sürede daha çok hasta bakıp puan arttırma eğilimini öne çıkardı. Gerçekten hasta olanların aradığı doktoru bulması zorlaştı. Performans kaygısıyla daha çok hasta bakma telaşının hasta haklarına aykırı olduğunu, mesleki hata riskini arttıracağını işaret edip itiraz edenler tek tek ayıklanıp sistemin dışına alındılar. Doktorluğun ilkeli tutumu, katı form ve normları piyasalaşma ile çözülmeye, hal değiştirmeye başladı. Piyasalaşan her alanda olduğu gibi sağlık alanında da çalışanların sıvılaşması, bulunduğu ortamın şeklini alıp biçim değiştirmesi ve hatta akışkan hale gelip duruma yere göre eğilim göstermesi isteniyordu. Verimliliği arttırmak uğruna asli görev tanımlarını rafa kaldırıp geleceğe dönük belirsizliğin doğurduğu karamsarlık ortamında hekimlerin performans puanı için çalışır hale dönüştürülmesi, hekim hasta ilişkisinin zedelenmesine sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin alevlenmesine yol açtı. Yaşanan bu süreç kendini ifade edememeyi daha da arttırıp kaygı ve karamsarlığın depresyona dönüşmesine, hekimlerin depressif ruh haline bürünmesine neden oldu.


Sağlık alanında yaşanan değişim ve dönüşümlerin sermaye çevrelerinin dışında hiç kimsenin yararına olamayacağını görüp sağlığın kamusal hizmet olmaktan çıkarılarak herkesin para ödemek zorunda kalacağı insafsız piyasa ortamına bırakıldığını haykırmalarına karşın doktorlar seslerini duyuramadılar. Büyük millet meclisinin bile devre dışı bırakılarak çıkarılan yasalarla sağlık piyasasının uluslararası sermayeye dikensiz gül bahçesi olarak sunulması iyimser beklentisi olan doktorları da bitirdi. Sağlık alanına yatırım yapacak uluslararası sermaye için gider kalemlerinden olan sağlık çalışan emeğinin sınırlandırılması, önemli maliyet unsuru olmaktan çıkarılması için bakanlığın özel hastaneler birliği ile açık protokol imzalamasına bile şahit olduk.

yalnizlikKaygılar karamsarlığa karamsarlık depresyona doğru ilerlerken hekimlerin bu ruh halleri tüm yaşamlarını etkilemeye başladı. Mesleki heyecan ve işini iyi yapmanın verdiği yaşam enerjisini yitirip performans kaygılarına odaklanan doktorların nitelikli sağlık hizmeti üretmesi de beklenemezdi. İşini iyi de yapsa kötü de yapsa parça başına ücret alan her çalışan gibi doktorlar da ürettiği sağlık hizmet kalitesini sorgulamamaya, mesleğini daha isteksizce icra etmeye başladı.


Yaşam enerjilerini ve geleceğe dönük umutlarını yitirmenin verdiği depresyon isteksizlik ve eylemsizlik hayatlarının tüm alanlarına yansıdı. Performans puanı kovalamak dışında mesleki heyecan ve beklentilerini yitirmiş doktor sayısı arttıkça seslerini daha az işitiyor, hayatın tüm alanlarından geri çekilmeye başladıklarını görüyoruz. Tüm camiaya yayılan bu olumsuz ruhsal ortam geleceğin doktorlarını bile o umut dolu olacakları gencecik yaşlarında etkisi altına aldı.


Doktorlar kamusal hizmet vermenin onurunu, onları ayakta tutan mesleki heyecanlarını, yaşam enerjilerini yitirip sağlık hizmet piyasasının ?tezgahtarlığına? dönüştürüldüklerini, hastaların da ?müşteriye? indirgendiklerini düşünüyor ve karşı çıkıyorlar. Başlangıçta yaşanılan kafa karışıklığını aşıp doktorların içinde bulundukları ruhsal çöküntü halinin tüm ülkenin sağlığı için tehdit olduğunu kimseye hasta olduğu için müşteri muamelesi yapılamayacağını, devletin varlık nedenlerinin başında gelen vatandaşının sağlığını koruma ve kollama görevinden vazgeçemeyeceğini haykırıyorlar.


Onlar bu ülke insanının sağduyusuna inanıp birlikte daha insancıl bir sağlık sistemi talepleri için omuz omuza eylemler yapacakları günleri hayal ediyorlar.

Mehmet Uhri ( Dr.)

6 Responses to “Doktorların Ruh Hali”

  1. dr.kemal demiriz diyor ki:

    Hani birşeyler de ben eklemek istedim.Döndüm birkez daha okudum.Emin olun bir eksik bulamadığım için hiçbirşey ekleyemedim.Saygılar.

  2. Dr.Metin Ulusoy diyor ki:

    Bu ruh hali içindeyiz işte. Hastane ve hastalara yabancılaşmış… Hastam diyemediğimiz hastalar. Bitkin bir doktorlar grubu. Allah akıl fikir versin sebep olanlara.

  3. selmin diyor ki:

    Gerçekten de sonunda bizi canımızdan bezdirdiler, kimimizi de hastalık sahibi yaptılar. Sabahlara kadar tuttuğum nöbetlerin, yıllarca süren mecburi hizmetlerin, ailemden uzak kaldığım günlerin, yetersiz ücretlerin hesabını kim verecek bana. Kimse… O zaman ben de vazgeçip başka işler mi denemeliyim. Bu ve bu gibi binlerce soru rağmen çalışıp duruyoruz ve bir yandan da hokkabazlıkla vs para kazananlara bakıp diyoruz ki biz neden okuduk?

  4. Nalan Kayrak diyor ki:

    Elinize sağlık, özellikle ” cezasını kendisi vermiş” ya da ” doktor hatasıyla ölen garibanları düşünen yok” şekline sığ yorum yapanlar okumalı. Lütfen herkes sosyal medyada paylaşsın.

  5. Sabri Ergüney diyor ki:

    Mesele bir “sarı öküz” meselesi!
    Sıvılaşmaya,performans getirilirken,mesleğin asaleti/kutsallığı savunularak, direnilmeliydi.Fakat adamlar,Hipokrat torunlarının ne denli soylu olduklarını(!) bildikleri için,başlangıçta para koklatarak sesi kestiler. Daha kötüsü, hekimleri rekabete sokacaklarını, birbirlerine kırdırtacaklarını gördüler. Nitekim yanılmadılar: biz hekimlerin gözünde mesele,”cildiyeci neden üç alıyor da ben iki alıyorum?” basitliğine indirgendi. Koca koca öğretim üyeleri günlerce SGK’ya ayakkabı boyacısıymışlar gibi fiyat tarifeleri(!) hazırladılar. Ortaya, “sonda takma 3TL,rektal tuşe 2TL gibi umumi tualet tarifeleri çıktı! Meslekdaşlarımızla gırtlak gırtlağa gelerek “menfaatinden başka birşey düşünmeyen küçük insanlar”a indirgendik.Bu kadar ucuz(!) insan güruhunun üzerine kurtlar (bakanlık) ve çakallar (özel sağlık sektörü) saldırmaz mı?
    Ayıklayalım pirincin taşını! Arayalım saygınlığı!
    Hayırlara vesile

  6. Naile Kalender dr. diyor ki:

    Eline diline sağlık arkadaşım, ekleyecek tek kelime yok.
    Ama iyi niyetimi koruyarak sormak istiyorum; acaba sağlık bakanlığı ülkenin sağlık sistemini düzenlerken bu hale geleceğinin bilincinde miydi yoksa sonucu düşünülmeden günlük çözümler üretirken kazılan çukura mı düştük hep birlikte? Yolun sonuna gelen ve sistemden çekilmemiz an meselesi olan bizler kendimizi hangi hekimlere ve hangi sisteme emanet edebileceğiz ilerleyen zaman diliminde ? Atatürk iyi ki bu günleri görmedi diye düşünmeden edemiyor insan…

Leave a Reply