Doğuştan Mahpusluk

bh2-2Geçirdiği trafik kazası yüzünden uzun süredir hastanemizde yatıyordu.

Yaşadığı talihsiz kazanın üstüne ameliyatında kullanılan dikiş malzemesinin yarattığı sorun yüzünden ikinci ameliyat eklenmişti. Emekli bir doktor abimizin yakını olduğu için ara sıra uğrayıp durumunu kontrol ediyor, emekli abimize bilgi veriyorduk.

Kaza ve ameliyatta yaşanan aksiliğe karşın isyan etmemiş, yaşananları kabullenmişti.

Hastamızı bize emanet eden emekli abimiz “Garibandır ama iyi insandır, elinden tutmazsanız kayar gider. Sevabına ilginizi eksik etmeyin” demişti. Bu sözlerin anlamını o zaman pek anlamamıştık.

O gün yanına uğradığımda rengi biraz düzelmiş görünse de hastamız yüzünde her zaman gördüğümüz o donuk ifade ile yatağında doğrulmuştu. Her gün uğrayıp hal hatır sormamdan aldığı cesaretle kolumu tuttu ve bir konu paylaşmak istediğini söyledi.

- Geçirdiğim trafik kazası yüzünden kamu davası açıldı. Bana çarpan araç sürücüsü kendini kurtarmak için beni suçlu göstermeye çalışınca tutmak zorunda kaldığım avukat bu aralar sık sık uğrayıp ameliyatımda çıkan sorun yüzünden doktoru dava edip tazminat alabileceğimizi, iyi para kazanılabileceğini, sigortası olduğu için doktorunun da maddi bir kayba uğramayacağını, benden para istemediğini, kazanılacak tazminattan yüzde ile çalıştığını dava kazanılamazsa yine bir kaybım olmayacağını söyleyip duruyor.

- Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Ameliyatı yapan meslektaşımın mesleki bir kusuru olduğunu düşünmüyorum, kullanılan dikiş malzemesi kalitesiz olunca sorun yaşandı diye biliyorum. Gerçekten de dava açılırsa ameliyatınızı yapan doktor olumsuz etkilenebilir. Hatta belki tazminat bile alabilirsiniz. Bunu yapmak istediğinizden emin misiniz?

- Ben niteliksiz biriyim, doktor bey. Karşılaştığım her sorunda suçu hep kendimde ararım. Fakirlik, yoksulluk, şanssızlık dahası kendini hep yetersiz ve suçlu hissetme, böyle hissedince de cezaya razı olup kabullenme, dedim ya niteliksiz biriyim. Şimdi birileri kalkmış benim hastalığım yüzünden doktorumun ceza almasını istiyor. Doktorum da benim gibi kendini suçlu hissedip hep ceza alacağım korkusuyla yaşarsa kime yararı olacak? Gerçekten yeteneksizse onu doktor yapanları cezalandırmaları gerekir. Küçük yaşta anne ve babasını bugün için anlamı kalmamış bir iç savaşta yitirip uzak akrabalarının elinde erkenden büyümek zorunda kalmış benim gibi biri için ceza almak sorun olmasa da, bir doktorun elinde olmayan nedenden doğan aksilik yüzünden kendini suçlu hissetmesini, mesleğini bu suçluluk duygusuyla ürkek yapmasını doğru bulmuyorum. O kadar insafsız değilim. İçiniz rahat olsun, dava açmak gibi niyetim yok.

Üzerimden bir yük kalkmıştı. Sandalyeyi yatağın yanına çekip oturdum. Geçmişinde alkol bağımlılığı tedavisi görmüş olan hastamız anne babasını yitirdikten sonra çocukluğunun bittiğini, kimsenin onu sahiplenmediğini, uzaktaki yaşlı akrabasının elinde büyüdüğünü, okulu parasız yatılı okuyup üniversiteyi yarı zamanlı işler yaparak zor da olsa bitirdiğini, girdiği işlerde hırslı olmadığı için hep silik ve geride göründüğünü anlattı.


- Sizi bilemem ama ben bu hayatın güzelliklerini göremedim. Sanki hep başkalarının hayatını yaşadım. Çocuk yaşında anne ve babasını yitirmiş, yaşlıların elinde büyütülmüş, çocuk olamadan yetişkin olmak zorunda kalmış biriyim. Beni ben olduğum için seven, taşıyan birileri hiç olmadı. Hep başkalarının dertlerine koştururum ama görüyorsunuz bugün burada yattığımı duyup gelen bir Allah’ın kulu yok.

- Alkole bu yüzden mi başlamıştınız?

- Alkol bir arayıştı. Kendi duvarlarımı aşmamı sağladı, alkollüyken insanlarla daha rahat iletişim kurabiliyor ara sıra da olsa onların gözlerinin içine bakabiliyordum. Duvarlarımı yıktım ama bu kez toplumun duvarlarını aşamadım. Alkollüyken kendim gibilerle muhabbetten öteye geçemedim. Öyle ya, alkollü adamın yanında aklı başında olanın ne işi olur ki? Öylece iki duvar arasında kaldım. Baktım olmuyor tedavi olup duvarlarımı yeniden ördüm. Kendi hapishanemi inşa ettim. Doğuştan mahpusluk gibi bir şey benim durumum.

- Çok karamsarsınız. Erken yaşta kaybettiğiniz anne ve babanız hayatta olsaydı hayat sizin için bambaşka olurdu, sanırım.

bh2-1Yatağında doğruldu. Yastığını düzeltmek istedi, yardımcı oldum. Yüzünde yine o donuk ifade vardı.

Bir süre öylece yere bakındı. Konuşurken gözlerini kaçırmayı sürdürerek; yeni doğan bebeklere ziyarete gidildiğinde onca iyi dilek ve temenni varken “Allah analı babalı büyütsün” dileğinde bulunulduğunu, bu dileğin ne kadar anlamlı olduğunu kendi hayatına bakanların anlayabileceğini, erişkin olup üzerindeki korkuları atana kadar sizi taşıyacak anneniz ve babanız yoksa, tökezlediğinizde kimse elinizden tutmuyorsa hayata mağlup başlandığını anlattı.

Bardağındaki yarım bardak suya uzanıp sessizce içti. Sonra başını kaldırıp biraz zorlanarak da olsa yüzüme baktı, hafiften öfkeli görünüyordu. “Evet karamsarım, karamsar olduğum için de beni kimse sevmez ve istemez. Ziyaretime bile gelmezler. Meslektaşınıza söyleyin dava açamak gibi bir niyetim yok. İçi rahat olsun. Sanırım dersini almıştır. Mahkemelerde kendini savunmak zorunda kalıp benim yaşadığım o yenilmişliği hissetmesini, dava açılır korkusuyla başkalarının hayatını da riske atmasını istemem. Bence o işinin ehli biri” dedi.


Birkaç gün sonra şifa ile taburcu oldu. Aradan yıllar geçti. Geçenlerde merak edip akrabası olan emekli doktor abimizi aradım, hastamızı sordum. Kısa bir sessizlikten sonra yine alkole başladığını, uzun süredir de haber alamadığını söyledi.

Dr. Mehmet Uhri

One Response to “Doğuştan Mahpusluk”

  1. özgür yalçınkaya diyor ki:

    Etkileyici bir üslup, güzel bir anlatım silsilesi.
    Hüzün verici bir son olacağı belliydi.
    Gönlünüze sağlık.

Leave a Reply