Dilberin Bir Günü

dilberrBu sabah yemek vermeyi unuttuklarına bakılırsa gün yine hareketli geçecek. Otel çalışanları bazen yaptıkları işi o kadar ciddiye alıyorlar ki gözleri hiçbir şey görmüyor. Kendileri kahvaltı etmedikleri gibi benim aç açına miyavlayıp ortalıkta dolaşmamdan bile anlamıyorlar. Neyse ki otele erkenden giriş yapan aile ortalıkta olmamdan rahatsız olmasın diye tabağımı doldurup bu soğukta bahçeye çıkardılar. Bu kuru mamalar yerken iyi de çıkarırken hayli zorlanıyorum. Karnımı doyurup halının üstüne kıvrılmayı planlamıştım ki gelenlerin benimle ilgileneceği tuttu. Karnımı doyurmama fırsat vermeden kucaklarına aldılar. Otel görevlisi konağın tanıtım bilgilerine beni de katmak zorunda kaldı.  ?Toprakçızadeler için yapılmış olan otelimiz 140 yıllık olup Kastamonu?nun avlulu klasik konak mimarisindedir. Aslına uygun restore edilmiştir. Kedimiz Dilber,  9-10 yıldır bu konakta yaşar, aşıları tamdır ve kısırlaştırılmış olduğu için uysaldır? falan filan. Utanmasa kimlerle yatıp kalktığıma kadar anlatacak. Tamam uysalız ama herif yol boyunca biriktirdiği elektriği okşayarak bana aktardıkça sinirlenmeye başlıyorum. Bir an önce bahçede nemli bir alan bulup elektriğimi atmazsam birileriyle hırlaşacağım.

Bu arada şehrin keşmekeşinde kaybolup oteli bulamadığından yakınan aile de çıktı geldi. Burunlarından soluyorlar. Şimdi bunlar da beni sevip okşamaya kalkarlarsa onca elektriği üzerimden atamayıp birilerinin canını yakabilirim. Sorumluluk da kabul etmem.  En iyisi, ortalık sakinleşene kadar gözden kaybolmak. Yemeğimi bitirebilseydim iyiydi ama neyse.

dilber-1Son gelenlerle birlikte konak doldu sayılır. Şenlik başlıyor. Hep böyle oluyor. Her gelen odasını kendince biçimlendirmek istiyor. Kimi hemen eşyalarını çıkarıp dolaba asar, çekmecelere yerleştirir. Kimi ise giyeceği kadarını çıkarıp kalanları yine çantaya kilitler. İlk iş toz alan bile gördüm. Hatunlar hep aynı, önce tuvalete gitmeliyim ayaklarıyla banyo yeterince temiz mi diye bakar sonra yatak çarşafına göz atarlar. Beylerin merakı odadaki televizyonda hangi kanalların olduğundan öteye pek gitmez.  Gerçi biz kediler de böyleyiz, önce kendimizi rahat ve güvende hissedeceğimiz yer arar bulur sonra orayı sahipleniriz. Neyse ki yerleşmeleri çok sürmedi. Hazırlanan aşağı iniyor. Biraz sonra şehri turlamaya çıkarlar. Böylece konak yine bana kalır. Kışın soğuğuna karşın güneş sıcak yüzünü gösterdi. Tüylerimi kabartıp temizlenme zamanı.

??..

Yahu ne zaman gidip geldi bunlar. Amma uyumuşum. Konağın telaşı başladı. Elleri kolları dolu geldiklerine göre yorulmuş olmalılar. Korktuğum başıma geldi pastırma almışlar. Kokuyor ama tadına bile baktırmazlar. İşkence başlıyor. Yorulunca kimseyi görmüyor bu turistler. Kadın yorulmuş odaya çıkıp hamamda banyo yapıp uzanmak istiyor kocası ise hava kararmadan şehirde bir tur daha atma derdinde. Diğerleri için ise fark etmez, akşama şık bir restoranda gösterişli yemeğin hayalini kuruyorlar. Bunca yıldır otele gelen gideni izlerim, birlikte gelseler de hepsi ayrı bir tip bunların. Kendimce fareye benzettiklerim de var, kediye veya köpeğe benzeyeni de.

Fareye benzeyenler memlekette onca gezip görecek yer varken Kastamonu gibi kıyıda köşede kalmış yerleri merak edenlerden oluyor, genellikle. Kimse onları görmez bilmez kimsenin dikkatini çekmeden ortalığı keşfederler.  Üstelik, fare gibi hiç yorulmazlar hep hareket halindedirler. Otelde kalacaklarına eski bir konakta kalmak, yöresel yemeklerin tadını keşfetmek meraklı ve hep kıpır kıpır olmak bunlara özgüdür. 

Kedi gibi olanlar ise sayıca daha az olsa da konağa gelenler arasında hep bir iki tane çıkar. Genellikle bir fare kılıklının peşine takılır, uyum göstermeye çalışırlar. Her kedi gibi sahiplendikleri mekan vardır ve o mekanı gittikleri yerde yaşatmaya çalışırlar. O yüzden çok eşya taşırlar. Temizlik gibi bela bir takıntıları da vardır. Markasını bilmedikleri şampuan bile onları rahatsız eder.  Ayrıntıdaki takıntılarını dile getirip eleştirilmekten korktukları için başka konularda arıza çıkarıp huzursuz olduklarını anlatmaya çabalar veya susup otururlar. Hep telaşlıdırlar ama bu durum içlerinde yaşayan tembel kediden kaynaklanır. Telaş içinde işleri bitirip miskinlik için zaman yaratma derdindedirler. Kedi kılıklılar böyledir de köpek kılıklılar daha mı kolaydır sanıyorsunuz?

fotograf0110Onlar bilinen tanınan yerlerde görünmekten, fark edilmekten hoşlandıkları için böyle tenha yerlere pek gelmezler.  Her ne yapar nerede gezerlerse bunun herkesçe bilinmesi için köpek gibi çırpınırlar. Ona buna telefon eder, mesaj atarlar. Fotoğraf çekip gönderdikleri bile olur. Onlar için karın doyurmaktan çok gidilen yerin en şık mekanında görünmek çok daha önemlidir. Onları genellikle yine kendi gibi birileriyle birlikte görürüz. Bazen bir kedi kılıklıyla geldikleri de olur. İşte siz o zaman seyredin eğlenceyi, kedi köpek gibi didişirler.

İşte gezdiler tozdular dönüp konağa geldiler. Kedi kılıklı olanlar odalarına çekildi ama içinde fare yaşayanlar için gün henüz bitmedi. Her kedi gibi bu fare kılıklı tipler hep ilgimi çekiyor. Adamlar onca yorgunlukla gelip koltuğa ilişir ilişmez üstlerindeki yorgunluk ne varsa oturdukları yere akıp gidiyor birkaç dakika sonra zıpkın gibi kalkıp hareketleniyorlar. Onlar kalktıktan sonra yorgunluklarını akıttıkları o koltuğa yayılıp onlardan akıp giden ne varsa üstüme sinmesine ve öylece miskin miskin uyumaya bayılırım, biterim.

Ne diyordum, fare kılıklılar geceleri de erken uyumaz.  İşte yine yapacak iş bulamadılar en sonunda masaya geçip kağıt oynamaya başladılar. Benim için gecenin sessizliğine bürünüp konağın seslerini dinleme zamanı geldi.

Gece yarısına doğru kapının çalması ile uykumdan uyandım. Gelenler konaklamak için oda sordular. Tavan arasından bozma küçük odayı biraz soğuk olmasına karşın çekinmeden kabul edip odalarına çekildiler. Genellikle böyle geç saatte gelip hiç bir şeyi dert etmeyenleri diğerlerinden ayırır kuşlara benzetirim. Genellikle motosikletleriyle gelip kuş gibi konar sabahları da erkenden yola koyulurlar.  Onlar için her şey yolculuktur. Öyle konfor filan aramazlar. Konaklanılan yer o an için kondukları daldan başka bir şey değildir.

Sabah herkesten önce motosikletli gece kuşları uyanıp yola koyuldu, yüzlerini bile göremedim. Diğerleri de çantalarını toplayıp odalarını boşalttı. Pastırma kokusu sardı yine ortalığı. Bir an önce gitseler de rahatlasam. Şu şişman gözlüklü olan fare kılıklı resmimi çekip duruyor. Bizim de bir özel hayatımız var ama değil mi?

Her neyse kahvaltılarını yapıp yola koyuldular. Konak yine bana kaldı. Umarım bugün başka gelen olmaz da dünden kalan uyku eksiğimi tamamlayabilirim. Şu kahvaltı artıklarına göz atayım sonrası güneşe karşı miskinlemekle geçecek. Çok işim var çook?

 

Mehmet Uhri

 

One Response to “Dilberin Bir Günü”

  1. Sezer Pinçe diyor ki:

    Hasta bakmaya baslamadan once okudum guzel hikayenizi. Ellerinize saglik, cok iyi geldi, her pazartesi hissettigim tedirginligi giderip, haftaya iyi baslamama yardimci oldunuz. Dilber’in resmiyle tanistik, bir gun kendisiyle de tanisiriz umarim!

    Tesekkur ederim.

Leave a Reply