Dicle Taşlanmaz

hasankeyfDicle?nin kıyısında suda taş sektirmeye çalışan kızıma seslenerek engel olmuş biraz da korkutmuştu. Kenarda taşın üzerinde oturan adamın ?Kızım taş atma, Dicle taşlanmaz? diyen gür sesinden korkan kızım çekinerek yanıma gelmiş bana sarılmıştı. Doğrusu neden böyle bir tepki verdiğini anlamamıştım ama gezi grubumuzun Hasankeyf kalesine doğru yürüyüşe başlaması yüzünden üzerinde de durmamıştım. Uzaklaşırken kızıma bağıran adamın Dicle kenarında yüksekçe taş üzerine oturmuş sessizce Dicle?ye bakmakta olduğu dikkatimi çekmişti.

Hasankeyf ?in tarihini ve kültürel önemini anlatan yaklaşık iki saatlik kale turundan sonra tekrar Dicle kenarına indiğimizde adamın bıraktığımız yerde yine nehre bakmakta olduğunu gördük. Saçı sakalı karışmış, teni güneş yanığından iyice bronzlaşmıştı. Olduğundan yaşlı görünüyordu. Yöresel kıyafetler ile turistlere bir şeyler satmaya çalışanlara benziyordu. Ancak öylece Dicle?yi seyretmekten başka bir şey yapmıyordu.

Yakınındaki taşlardan birine oturup ben de onun gibi Dicle?yi seyretmeye başladım. Önce fark etmemiş gibi davrandı. Bir süre sonra suda taş sektirmek isteyen kızımı korkuttuğunu söyleyip serzenişte bulundum. Gözlerini Dicle?nin sakin akan sularından ayırmadan ?Su değil, bunun adı Dicle. Danyal peygamberin bizlere emaneti. Taşlarsan küsüp akmayacağına yolunu değiştireceğine inanılır buralarda.? diye cevap verdi. Ayağa kalkıp ırmağın kenarına gitti, yüzünü yıkayıp saçlarını ıslattı. Sonra bana baktı;

-      Bilir misin? Dicle ta Elazığ?dan, Hazar gölünden çıkar. Sonra bir mağaradan beslenip gürleşir. Sıcak denizlere giderken Hazar gölünden aldığı bereketi de yanında götürür. Her zaman böyle sakindir. İnsanları da kendine benzer. Fırat nehri gibi deli dolu değildir. Kusura kalma. Kızını korkutmak istememiştim. 

Konuşmasını fırsat bilip hal hatır sordum. Hasankeyf?te doğup büyüdüğünü iş bulmak için gittiği İstanbul?da muhasebecilik yaptığını çalıştığı firmanın kapanması üzerine Hasankeyf?e ana ocağına geri döndüğünü anlattı.

-      Küçükken de gelir burada oturur Dicle?nin sakin sularına bakar hayaller kurardım. Şimdi yine işsiz güçsüzüm az bir toprağımız var ekip yaşlı anamla geçimimizi sağlıyoruz.

-      Büyük şehirden sonra böyle sakin bir yerde yaşamak zor gelmedi mi?

-      Biraz da zorunluluktan döndüm buraya. Elde avuçta kalmayıp iş bulamayınca ne edeceksin?

-      Nasıl vakit geçiriyorsunuz? Bütün gün Dicle?yi seyrediyor olamazsınız.

-      Ne yalan söyleyeyim bütün gün seyretsem yine de bıkmam. Bunca çalışıp didinip başladığının bile gerisine düşünce her şeyden beziyor insan. Gün bir şekilde geçiyor burada, mehtapsız gecelerde ise çoban yıldızını seyretmeye doyum olmaz.  

dicleCebinden çıkardığı tahtadan yontulup şekil verilmiş mektup açacağını kızıma uzatıp ?al bu senin, mektuplarını açarsın? dedi. Kızımın çekindiğini görüp almasında sakınca olmadığını söyledim. Yine de az önceki azarlama yüzünden korkarak tahta bıçağı alıp koşarak uzaklaştı.

Dicle kenarında yürümeye başlayınca eşlik ettim. Şehirde iş olursa yine dönüp dönmeyeceğini sordum. Omuzlarını silkeledi.

-      Benim için şehir bitti. Krizlerle birlikte çektiği sıkıntılara katlanmaya çalışan, acı çeken onca insanı gördükten sonra duramazdım oralarda. Nur içinde yatsın, ilkokul öğretmenim mutlu olmanın öğrenmekten geçtiğini anlatmıştı. Öyle sille vurdu ki hayat yeni bir şey öğrenmek de heyecanlandırmıyor, artık.

-      Şehrin canlılığını da mı özlemeyeceksin?

-      Burada Dicle?ye bakıp çocukluğumdaki gibi hayaller kurabiliyor olmama şükrediyorum doğrusu. Şehirde çok çalışmanın, çok kazanmanın mutluluk vermediğini sadece günlük geçici sevinçler doğurduğunu fark ettim. Nasıl başlarsa başlasın günü hasarsız kazasız atlatmak yetiyor şehirliye. Halbuki burada güne mutlu başlayabiliyorum, üstelik anlamlı olmasına da gerek yok. Çıtır taze ekmek kokusu bile mutlu etmeye yetiyor burada insanı. Veya geceleri kesilen elektrikler yüzünden yakılan gaz lambalarının Dicle?deki yansıması yaşananları unutturuyor insana.

-      Yani buradan ayrılmayı düşünmüyorsunuz. Ne bileyim şehrin tozunu yutmuşların er geç şehre döndüğünden söz edilir de…

-      Arada gider dostlarımı görürüm belki ama o kadar. Şehirde herkesin bir dünyası var ama buradaki dünya daha gerçek. Yaşlı anam şehirlinin kolay yalan söyleyebildiğinden yakınıp şehre yanıma gelmek istememişti. Şehirlinin yalan söyleyip sonra kendi yalanlarına bile inanabildiğini söyler benim yaşlı anam. Şehirde hayatlar, ilişkiler, dostluklar bile geçici. Kalıcı dünya isteyenin hiç şansı yok. Gerçi şehir buralar da bulaşıyor sanırım.

Hasankeyf?in turist istilası ile kirlenip değiştiğinden söz ettiğini düşünmüştüm. Eliyle El Rızk camisinin minaresini gösterdi.

-      Burada hiçbir şey kolay değişmez. Veya öyleydi. Dicle?nin sularının sonbaharda azalacağını, bahar ile birlikte coşacağını ama taşıp insanlara zarar vermeyeceğini veya minarenin tepesindeki leyleklerin her sene göç edip bahar ile birlikte gelip yeniden yuva kuracağını biliriz. Bak kışın ortası oldu leylekler hala orada, gitmediler. Son iki yıldır leylekler kışı burada geçiriyor. Önümüzdeki yıl ise baraj inşaatı yüzünden Dicle?nin yükselip buraların sular altında kalacağından, Dicle?nin ilk kez insanların canını yakacağından söz ediyorlar.

-      Peki tüm bunların anlamı ne?

-      Ben de durup her gün Dicle?ye bakıyor bu sorunun yanıtını arıyorum. Leylekler göç etmekten vazgeçecek, binlerce yıldır sakin akan Dicle yükselecek mağaralarımızı, evlerimizi yitirip, bizlere burada bile barınma fırsatı kalmayacaksa üstelik tüm bunların insan elinden çıktığını söylüyorlarsa bunların hepsinin bir anlamı olmalı. 

Kızım ırmak kenarında bulduğu tahta parçasını uzatıp bir mektup açacağı daha yapılıp yapılamayacağını sordu. Korkusunu atlatmış görünüyordu. Tahtayı elinde evirip çevirdikten sonra üzerindeki girinti çıkıntıları gösterip gizlenen masal hayvanlarını bulması gerektiğini söyleyip geri verdi. Otobüsümüzün hareket zamanı gelmişti. Mektup açacağı ve muhabbet için teşekkür edip yanından ayrıldım. Gerçekten de havanın hayli soğumuş olmasına karşın leylekler El Rızk?ın minaresinde yuvalarındaydılar. Akşamın alacasında Köprüden geçip Batman?a doğru yol alırken ufukta beliren çoban yıldızı Dicle’nin sakin akan sularından yansıyıp göz kırpıyor, gün geceye kavuşuyordu.

     

 

Mehmet Uhri

5 Responses to “Dicle Taşlanmaz”

  1. Caner Fidaner diyor ki:

    Hocam, klavyene sağlık… Çok incelikli bir yazı olmuş.

  2. Selman Yıldırım diyor ki:

    Hasankeyf batmasın, Dicle onun yanından sakin akmaya devam etsin.

  3. Naile diyor ki:

    Hasankeyf’i ben de Mardin’de geçici görevli olduğum 2006 baharında yaşama ve görme fırsatı bulmuştum, bu dünya mirasının sular altında kalacak olması düşüncesi bile içimi ürpertriyor, anıtlar kurulu heykelleri söküp atmak yerine bunlara sahip çıkmayı deneyebilir mi acaba?

  4. dr.kemal demiriz diyor ki:

    İnsan önüne gelen herşeyi yıkan bir dozer gibi.Bazen, Tanrı insanı yarattığı için pişman olmuş mudur? diye düşünüyorum.

  5. ahmet çağıldak diyor ki:

    Sanırım bizler ne bu topraklara aitiz ne de bu topraklara layık…

Leave a Reply