Derbent Çınarı

goruntu0065O sıcak Pazar sabahı günlük gazeteleri alıp gölgeye çekilmek, günlük sorunlardan uzak durup miskinlik yapmak niyetindeydim. Kocaeli Derbent’teki ulu çınar ağacının gölgesine masa ve sandalye atıp gazetelere gömüldüm. Güneş yükseldikçe sıcak daha bunaltıcı hale dönüştü, ağacın gölgesi ve hafif esinti olmasa durulacak gibi değildi. Gazeteler ülkenin genel durumu hakkında karamsar haberler veriyordu. Sanki hepsi anlaşmış gibi ülkede bir şeylerin değişmekte olduğu, yaşananların herkes için kötü sonuçlar doğurabileceği yönünde yazıyordı. 20 ? 30  yıl önceki gazetelerde de benzer yazı ve kaygılar okumuş olmama karşın ülkenin genel gelişmişlik düzeyi yükselmiş, sosyal refah pek adil dağılmasa da genel olarak daha iyiye gitmişti. ?Değişim neden bu kadar korkutuyor, insanları?? diye söylendim.

Önce ağacın yaprakları hışırdıyor sandım ama soruyu sanki ona sormuşum gibi çınar ağacı dile gelip ?insanoğlu hep böyle. Öleceğini biliyor olmasından mıdır nedir olaylara hep olumsuz bakar? diye yanıt verdi. Şaşırmıştım. Gerçekten de gölgesine sığındığım çınar ağacıydı konuşan. O yaşlı ulu çınar konuşuyordu.

-         Geldiğinden beri seni izliyorum. Okudukça sıkıldın, daraldın. Hep böyle oluyor. İnsanlar her şeyi yapmak, her şeyi yaşamak istiyor. Telaş içinde yaşayıp hızlı ölüyorlar. Asla yaşamaya doymuyorlar.

-         İyi de bu karamsarlık neden? Neden her şeyi kötüye yoruyoruz?

-         Ömrünüz çok kısa, bu kısa ömre her şeyi sığdıramadığınız için telaş içinde yaşıyorsunuz. Her gün dünyanızı yıkıp yeniden kuruyorsunuz. Halbuki doğa hiçbir yere gitmiyor. Olduğu yerde duruyor. Zamanla biraz insanlaşıyor, o kadar.

goruntu0067Şaşkınlığım biraz olsun geçmiş, ağacın sözlerinden kafam karışmıştı. Kalkıp ağacın yanına gittim. Dev gövdenin içi boşalmış 8-10 kişinin bir arada durabileceği kadar geniş boşluk oluşmuştu. Elimi gövdede gezdirip kazınmış harf ve kalp resimlerini gösterip ?insanlar canını yakmış olmalı? diye söylendim. ?Olacak o kadar? dedi. Yaprakları ilk kez gün ışığı gördüğünde Fatih?in İstanbul?u fetih hazırlığında olduğunu, düşen yıldırım yüzünden yanıp kül olan ve kesilen kendinden önceki çok daha ulu çınarın köklerinden filizlendiğini anlattı.

-         Benden önceki çınar bugün olduğumdan da görkemliydi. Onu kesmeseler ben hiç olmayacaktım. Kısmet işte.

-         Peki sonra?

-         Ne de olsa köklerim kuvvetliydi. Büyüdüm, serpildim, geliştim. Gölgemde serinlemek isteyen senin gibi kaç kuşak gördüm. Hepsinin de senin dert ettiklerine benzer bir sürü sorunu vardı. Dünya yaşanacak yer olmaktan çıkıyor diye kaygılanıyorlardı. Onlar geldi, geçti. Bana sorarsan dünya aynı dünya.

-         Yani?

-         Geçici olanlar kendileriydi. Kendilerini önemsemekten bu gerçeği görmüyorlardı. Belki de görmek istemediler. En çok çocukları sevdim. Onlar hep mutluydu. Tırmanıp dallarımda oturur, salıncak kurup neşe içinde sallanırlar. Ben hep çocukları sevdim, hiç büyümesinler istedim. Bakma sen benim böyle yaşlı durduğuma bir yanım hep çocuk kaldı.

Çınarın göğe uzanan dallarına, yapraklarının arasında şakıyan kuşlara baktım. Gövdenin içindeki devasa boşlukta gezindim. ?Gövdenin büyük kısmını yitirmişsin. Desene yolun sonu yakın? diye takıldım. O koca ağaçtan yükselen kahkaha rüzgarın uğultusuna karıştı.

?Sen kendi haline bak. Üzerime yıldırım düşmediği sürece gölgemde oturup dertleşecek senin gibi daha çok kuşak görürüm, merak etme. Gövdemin boşalması seni yanıltmasın. Ağacı ayakta tutan kökleridir. Köklerin sığsa çabuk devrilir, geçer gidersin. Derinlere kök salabildiğince yaşarsın bu dünyada. Bunu bilenler evlilikleri uzun ömürlü sağlam olsun diye düğünleri için burayı seçerler. Bilsen, kaç kuşağın düğünü yapıldı bu dalların altında? diye yanıtladı.

goruntu0072Rüzgarın şiddetlenmesi ile gökyüzü koyu bulutlarla kaplandı. Sağlam bir yaz yağmuru yağacak gibi görünüyordu. Kuşlar susmuş ortalığı yağmur öncesi sessizliği sarmıştı. Yağmurun ilk damlalarının düşmesi ile birlikte ?Git artık fena ıslanacaksın. Islanmak istemiyorsan o getirdiğin gazeteleri kafana tut, bari işe yarasınlar? dedi, bizim ulu çınar. Gerçekten de yağmurun hızlanması ile gök delinmişcesine bastıran sağanaktan kurtulmak için koşarak binaya sığındım. Kısa süren yağmurun ardından sıcak hava ortalığı kaplayan nem ile iyice bunaltıcı olmuştu. Uzaktan  o görkemli çınara baktım. Yapraklarında su damlaları ışıl ışıl parlıyordu. Muhabbete devam etmek için tekrar yanına gidip seslendim. Konuşması için uzun süre bekledim ama nafile. ?Söyleyeceğimi söyledim ya? dercesine duruyordu. Ertesi gün de oturup bekledim ama konuşmadı. Ayrılırken vedalaşmak için yanına uğradım yine yanıt alamadım. Aradan haftalar geçti, gerçekten o çınar benimle konuşmuş muydu, yoksa hayal miydi, doğrusu emin değilim.  Sanırım bunun pek önemi de kalmadı. Ne de olsa söyleyeceğini bir şekilde söylemişti.

 

Mehmet Uhri

 

Not: Kocaeli Derbentteki geveze bir çınar ağacına ithaf olunmuştur. M.U.

2 Responses to “Derbent Çınarı”

  1. Nurcan Tepecik diyor ki:

    Eminim o çınar ağacı sizinle konuşmuştur Mehmet Bey,insan duyabildiği sürece çınar ağacıyla da konuşur,bir tırtıl kozasıylada.
    Yüreğinize ve kaleminize sağlık,sevgilerimle :)

  2. Mehmet Uhri diyor ki:

    Umarım sen de doğanın sesine kulak verir ve işittiklerini bizlerle paylaşırsın sevgili Nurcan.
    İyi ki varsın.
    muhri

Leave a Reply