Değirmen Taşı

resim-7561

Onca yalnızlıktan sonra ayak sesi duyunca heyecanlanıyor az da olsa umutlanıyorum. Umarım gelenler kendine oyun yeri arayan çocuklar değildir. Oyunlarına sözüm yok çocuktur oynayacaklar elbet ancak ortalığı kırıp dökmekte de üstlerine yok. Geçenlerde o haylaz sarışın olanı boyuna posuna bakmadan beni yerimden kaldırmaya çalışırken ayağı ezilince kaldırıp kenara koydular artık duvar dibindeyim. Divriği yakınlarında suyu çekilmiş terk edilmiş eski değirmende yıllar boyu tahıl öğüttükten sonra kenara atılan değirmen taşıyım.

Bir zamanlar ırmağın suyu gürül gürül akar değirmen neredeyse hiç durmadan çalışır taşı taşı bile öğütürdüm. Değirmenci düzenli temizler, bana gözü gibi bakardı. Ne de olsa duvara veya zemine döşenen taşlardan değildim. Anlı şanlı değirmen taşıydım.

Her ne olduysa gün geldi öğüttüğüm onca tahıla ve iş görebilecek durumda olmama karşın zaman değirmen ile birlikte beni de öğütüp kenara atıverdi.

Baraj yapılıyor, ırmak eskisi gibi coşkun akmayacak dediklerinde işin bu noktaya geleceği kimsenin aklına gelmemişti. Gerçi bizim yaşlı değirmencinin endişeli suratından bir şeylerin ters gittiğini anlamış ama her zamanki evhamlılığına yormuştum.

Değirmenin suyu günden güne azaldı. Baharda coşkun akmayı sürdüren ırmağın suyu özellikle hasat zamanı bırakın değirmeni döndürmeyi kenarından bile geçmez oldu. Bizimki ne yapar eder buraları sahipsiz bırakmaz, elektrik ile bile olsa değirmeni çalıştırır diye bekledim ama olmadı. Çocukları “yaşlandın otur artık evinde, dinlen” diyerek el çektirdiler. Çocuklar da değirmen işinden uzak durunca öylece terk edilmiş bir değirmene döndüm.

Zamanla eskidim, yıprandım. Duvar veya tabana döşen herhangi bir taştan farkım kalmadı.

resim-746Eskiden kendimi diğer taşlardan farklı görür işe yaradığım için böbürlenirdim. Şimdi halime bakınca çevremdeki taşların bıyık altından güldüklerini hissedip utanıyorum. Emeklilik gibi de değil, bu halim. Öylece hurdaya atıldım. Çok kederliyim. Kimseye hayrım yok, bu saatten sonra diğer taşlara benzeyip kendime de dönemiyorum. Böyle giderse unutulacağım ve zamanla ufalıp parçalara ayrılacak toprağa karışacağım.

Benden geriye kalacak taş parçaları “atamız değirmen taşıymış buğdayı çavdarı hatta taşı bile öğütürmüş” diye anlatırlar mı bilemem ama işe yaramaz hale gelmek hiç iyi bir şey değil.

Değirmeni bırakıp evinde oturmaya başlayınca bizim o çalışkan ihtiyar da hayata küstü. Ara sıra değirmene gelip bakınır, iç çekerdi. Bir süre sonra kimse uğramaz oldu. Gelen gidenin konuşmalarından işe yaramadığını görüp keder içinde geçen zamanın kendini öğütmesine izin veren değirmencinin hastalanıp geçip gittiğini işittim.

Onca iş gördükten, çalışıp koca bir aile geçindirdikten sonra kenara atılmak kimin olsa zoruna giderdi. Kapalı değirmene uğradığı zamanlar dertleşirdi benimle. Daha doğrusu o anlatır ben dinlerdim. “Evde öylece otururken hizmet eden gelinler, torunlar olması iyi hoş da alışkın olmayınca kaldıramıyorsun” derdi.

Koca bir ömrü değirmen taşı gibi onu bunu öğüterek geçirdikten sonra kenara atılmayı, kimsenin yüzüne bakmamasını hazmetmek çok zor. Değirmenciden sonra anlaşılan sıra bana geldi. Sorsalardı canlı cenaze gibi kenara atılıp günbegün ufalanacağıma bir okul duvarına veya köy yoluna diğer taşlar ile birlikte döşenip işe yaramak isterdim.

resim-745Bu aralar gelen gidene bakılırsa değirmeni elden çıkarmayı düşünüyorlar. Gelenler de sanırım buraların yabancısı. İçeri girip şöyle bir bakındılar ancak benimle ilgilenmediler. Toza toprağa bulansam, kenara atılmış olsam da o koca değirmen taşına göz ucuyla bile bakmadılar. Taş örme duvarlara, kısmen yıkılmış olsa da ardıç ağacından yapılmış çatıya baktılar. Konuşurlarken duydum; değirmeni lokantaya çevirme niyetindeler. Kenardaki bulgur teknesi ve bulgur öğüten taşla ilgilenip “bunu da temizleyip otantik eşya niyetine kenara iliştiririz” dediler. Çekip gittiler.

O günden beri gelen giden de olmadı. Değirmencinin en küçük oğlu babasının değirmeni satmayın diye vasiyeti olduğunu ileri sürüp sattırmamış. Kardeşler anlaşamayınca öylece kala kaldım.

resim-751Her neyse Divriği karayolu üzerinde Kırkgöz yakınlarında suyu çekilmiş, terk edilmiş bir değirmenin taşıyım. Zamanında buğdayı, arpayı, çavdarı hatta taşı öğütüp un ufak ederdim.

Şimdi öylece durup gerçek değirmenin, zamanın beni de ufalayıp toprağa karıştırmasını bekliyorum. Başlangıçtaki küçük umutlarım da eridi. Beni güçlü kılanın taşı bile öğüttürenin iş görmek, işe yaramak ve küçük de olsa umutlanmak olduğunu kenara atıldığımda anladım. O kocaman gövdemi bir arada tutmakta zorlanıyor, sıcağa soğuğa dayanamayıp kenar köşe çatlayıp parçalanıyorum. Dedim ya yola veya duvara döşenmeye bile razıyım, yeter ki olduğum yerde işe yarayım.

Yanlış anlamayın. Yıllarca taşı bile öğüttükten sonra şimdiki halimi gören, duyan acısın istemiyorum. Bizim rahmetli değirmenci gibi elden ayaktan kesilip kenarda öylece geçip gitmeyi bekliyor, hani feryadımı duyup sevabına yola veya duvara döşeme malzemesi yapan olur diye söyleniyorum.

Dünyaya kazık çakmak gibi bir niyetim yok. Ne de olsa en büyük değirmen herkesi her şeyi öğütüp geçecek.

Zamanın değirmeninden hiçbir şey kurtulamasa da vakti gelene kadar işe yaramayı, birilerinin gözüne çarpıp, hiç olmazsa anılarında yer etmeyi diliyorum. Dileğimi duyan olur, öğüttüklerimin hayrına terk edilmiş değirmen taşı için elini kirletecek biri çıkar umuduyla gevezelik ediyorum.

Bunca yılın emektarı, kederli bir değirmen taşının dileği de böyle olacak elbet. Duyan, gören olur umarım.

Mehmet Uhri

Leave a Reply