Bilgi Çağı Savaşları

bc1

Antropolojik veriler insanlığın M.Ö. 10 binlerde tarım devrimi (neolitik devrim) ile yerleşik tarım toplumlarını oluşturmaya başladığını, 17. Yüzyıl sonlarından başlayarak sanayi devrimini gerçekleştirip sanayi toplumlarına yöneldiğini işaret etmektedir. Sosyolojik verilere bakıldığında büyük olasılıkla içinde bulunduğumuz yüzyıl insanlığın bilişim iletişim devrimini gerçekleştirerek bilgi toplumuna yöneldiği dönem olarak adlandırılacaktır.

Tarım toplumlarında temel gereksinim toprak olduğu için dünya tarihi toprak paylaşımı üzerinde şekillenirken sanayi toplumlarında paylaşım kavgası enerji ve hammadde kaynaklarına yönelik olmaktadır. Bilişim iletişim devrimi ile ortaya çıkan bilgi toplumlarında ise temel kavganın bilginin üretimi ve paylaşımı üzerinde olması beklenmelidir.

Bilgi toplumları ülke ve sınır tanımaksızın bilgi üreten, sorgulayan, işleyen, depolayan ve dağıtan yeni bir insanlık organizasyonudur. Sözgelimi AİDS hastalığının tanımlanması, etkeninin bulunması, korunma ve gereken ilaçların üretilip pazarlanması sürecinde dünya çapında yapılan işbirliği bilgi toplumunun eseridir. Fark edileceği üzere bilgi toplumlarında genellikle ulusal sınırlar milli kimlik vb. alışılmış sosyal ölçütler yoktur. İnsanları bir araya getirip bilgi toplumuna dönüştüren, ortak sorun etrafında bilginin yeşermesini sağlamaya yönelik düşünce ve davranış ortaklığıdır.

Bilgi toplumları bilgi üretir, bilgi satar, bilgiye yeni uygulama alanları açar. Tarım toplumunda üretim, ekilebilecek tarım alanları ile sınırlıdır. Sanayi toplumunda ise üretim, emek, hammadde, enerji ve sermaye miktarı ile sınırlıdır. Bilgi toplumunda üretim sınırsızdır. Bilgi bilgiyi üretir ve üretilen bilgi yeni kullanım alanları yaratarak dönüşür, bir kısmı tüketime sunulur.

Bilgi elle tutulur bir şey değildir. İnsan önce algılar, algıladıkları üzerinden sorular sorar. Bilginin kökeni algılama ve soru sormadır. Sorulan soruyu yanıtlama çabası sırasında bilginin ortaya çıktığını görüyoruz. Bilginin doğru ya da yanlış olması doğru algılama yapılmasına ve doğru soru sorulmasına bağlıdır. Bu nedenle bilgi önü ve arkası olan bir ırmak gibi akıcı özelliktedir. İnsanlığın bilgi birikimini göz önüne getirdiğimizde bu ırmağın boyutlarını ve debisini hatta giderek hızlandığını daha iyi anlayabiliriz.

Bilgi toplumu, insanlığın bilgi birikimi üzerinden yeni bilgiler üreterek varlığını sürdürmeye çalışır.  Kullandığı bilgi erişilebilir, sorgulanabilir, depolanabilir ve iletilebilir olmalıdır.

Bu dört temel öğenin aktif çalıştığı toplumlara bilgi toplumu denir. Bu dört unsurun hepsini içermeyen toplumlar ise bilgiyi ithal edip kullanan ancak yeni bilgi üretemeyen ve/veya sorgulamayanlar olarak pazar olmaya mahkûmdur. Bilgi toplumları varlığını sürdürebilmek için üretilen bilgi ve teknolojinin kullanıcısı  pazarlara gereksinim duymakta bu amaçla bilginin bazı bileşenlerine kısıtlamalar getirip üstü örtülü ambargo uygulayabilmektedir. Böylelikle bilgiyi üreten ile bilgiyi kullanan arasındaki arz talep dengesi korunmaya çalışılmaktadır.

bc2

Bilgi satın alıp kullanan görece daha az gelişmiş bir ülke iseniz yeni bilgi üretseniz bile onu iletebilmek için bilgi toplumlarının iletişim yollarına mahkûmsunuz. Bilginin bileşenlerinden olan iletilebilirliğin önü dil, yazılım, siber ağlar vb araçlarla kolaylıkla kesilebilmekte ya da kontrol altında tutulmaktadır. Yeni üretilen bir bilgi ancak bilgi toplumu üzerinden pazarlanabilmektedir. Kısaca bilginin iletilebilirliği bilgi toplumları tarafından kontrol altında tutulmaktadır.

Kendi başınıza bilgi üretip satmanızı önlemenin bir diğer yolu da bilgiyi sorgulanabilir olmaktan çıkarmaktır. Gelişmiş toplumların gelişmekte olan toplumların eğitim sistemleri ile yakından ilgilenmesinin nedeni budur. Ülkemizin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkelerde sorgulayıcı, analize ve senteze dayalı eğitim yerine ezbere dayalı, sadece bilgi edinme ve kullanma amacına yönelik eğitim modeli rastlantı değildir. Uygulanan sınavlar da modele uygun olarak sadece bilgiye sahip olanı seçmektedir. Araştırıcı sorgulayıcı eğitim unutturulmuştur. Diploma sahibi olanların sorgulama yapmaksızın sadece bilgiye ulaşıp onu kullanabilen bir anlamda nitelikli teknik eleman olarak ortaya çıkması da tüm bunların sonucudur.

İnsanların büyük kısmının bilgi toplumunun pazarı olarak kalabilmeleri için bilginin iki bileşenine ? iletilebilirlik ve sorgulanabilirlik - ambargo konulması yeterli olmuştur.

Geleceğe baktığımızda ise, insanlığın bu yeni yapılanmasının ülkeler ve coğrafyaları anlamsızlaştırdığını, bilgi koridorları üzerinden yeni biraradalıklar ile siber topluma doğru gidildiğini söyleyebiliriz. Geçtiğimiz yüzyılda yaşanan dünya savaşlarının enerji ve hammadde kaynakları üzerinden ticari hesaplaşma ve paylaşma temelli olduğunu düşünecek olursak bundan sonraki ticari hesaplaşmanın ülkeler arasında değil insanlar arasında ve hatta aynı ülke insanları arasında bilgi toplumunun üyesi olup olmamaya göre şekilleneceğini öngörmek zorundayız. Üstelik kimsenin tarafsız kalamayacağı böylesi bir hesaplaşmanın sonuçlarına aynı atmosferi soluyanlar olarak birlikte katlanmak zorunda kalacağız. Umarım kendi bilgi ırmağımızda boğulmayız…

Dr. Mehmet Uhri

Leave a Reply