Benim Adım Salyangoz

salyangoz-ilaclamaBenim adım salyangoz. Kabuğu kaptırmadan insanların olmadığı uzak bir yere doğru yola çıktım. Gidiyorum. Hiç bitmeyecek bir yolculuk olsa ve belki öyle bir yer bulamasam da vaz geçmeyeceğim. Salyangoz adımlarıyla uzaklaşmaya, onların beni göremeyeceği bir yer bulana kadar yürümeye devam edeceğim. Aç kalıp kuru yaprak kemirmek zorunda kalsam hatta yolda kuşlara yem olsam da uzaklaşacak, kabuğumu onlara kaptırmayacağım. Sırtında eviyle dolaşıyor oraya burayı kirletiyor diye söylenmeye başladıklarından beri başımız belada. O yüzden gidiyorum. Sefil bir salyangoz olarak yaşasam da teslim olmayacağım.

Başlangıçta kendi ağacımız ve toprağımızda yaşarken hızlı büyüyen şehir ile birlikte insanlarla yakınlaşmış zamanla iç içe olmuştuk. Şehir bize geldikçe yaprakları kemirmek yerine ortalığa saçılan ekmek kırıntılarından çöplenmek doğrusu hepimizin hoşuna gitmişti. Kuşlara yakalanmamak için geceleri geziniyor gündüzleri kabuğumuza çekilip bekliyorduk. O zamanlar mutluyduk. Soğuğa rağmen evlerin sıcaklığına yakın durup kış uykusundan vazgeçen arkadaşlarımız bile oldu. O zamanın insanları başkaydı, ağacıyla kuşuyla kedi köpeği ile birlikte yaşıyordu. Başlarına geleceklerden onların da haberi yoktu.

Güzel günler çok sürmedi. Şehir büyüyor yayılıyordu. Binalar sıklaştı, çok katlı hale geldi, bahçeler daraldı. Bize dokunan yoktu. Gezineceğimiz yerler azalsa da kimseye görünmeden mutlu mesut yaşıyorduk. Şehrin yeni sakinleri ise eskilerinden farklıydı. Onlar ağacına bahçesine toprağına bakan eskiler gibi değildi. Hep birbirlerine bakıyor kendilerinden başka bir şeye tahammül edemiyorlardı. Hatta birbirlerine tahammül edemediklerine de şahit olduk. Önce sokağın kedi köpeğine sardılar. Neymiş? Pismiş, hastalık taşırlarmış, çocuklara zarar verebilirlermiş. Ne olduysa kedileri bir daha gören olmadı. Köpekleri ise kısırlaştırıp bırakacağız dediler ama 3-5 cılız hayvandan başka geri gelen olmadı. Uzaklarda bir yerlerde hayvan barınağı inşa ettiklerini, kedi ve köpeklerin orada toplanılıp şehre dönmelerine izin verilmediğini öğrendik. Hayvanseverler sayesinde sokakta yaşayabilen birkaç köpeği zehirlemek için belediyenin sağa sola bıraktığı mamaları evcil köpeklerden bir ikisi yiyip ölünce birileri sesini yükseltse de sonuç değişmedi. Önce birlikte yaşadıkları sokak hayvanlarını hayatlarından çıkardılar. Sonra sıra sinek böcek örümcek ne varsa ilaçlamaya geldi. Böcek olmayınca kuşlar da beslenemez oldu. Kırlangıçların geri gelmemesinden bir şeylerin iyi gitmediğini anlamalıydık. Kuşlar azalınca biz salyangozlar için doğal düşman da kalmadı. Sayımız arttı. Her ne kadar onlar için tehdit oluşturmasak da ayakaltında görmekten haz etmedikleri için bize de çare aramaya başladılar. Biraz daha kabuğumuza çekilip göz önünde görünmemeye çabaladık. Bizlere salyangoz demek yerine sümüklü böcek diyerek kendileri için istenmeyen olduğumuzu işlediler. Saçma gelebilir ama dedim ya kendilerine tahammülü olmayan insanın kendi sümüğüne de tahammülü olmuyor elbet. Eh, bir şey sümüklüyse o da iyi değildir diye düşünüyorlar sanırım. Bunca yılın salyangozuyken olduk mu sümüklü böcek?

20131005_111536Nasıl bir yaratıksa bu son gelenler çiçeği böceği hayvanları uzaklaştırdıktan sonra birbirleriyle uğraşmaya başladılar. O yeni yapılan çok katlı binaların sitelerin kenarında kalan ve iyi kötü yaşama alanı sunan tek kat bahçeli o eski evlerden oluşan bölgede yaşayanlara gözlerini diktiler. Kedi köpeğe yaptıklarını onlara da yapıp hayatlarından çıkarmak için uğraştılar. Neymiş?  Derilerinin rengi az farklıymış, ne iş yaptıkları bile belli değilmiş, güvenlik sorunu yaratıyorlarmış, onlara yakın olmak tehlikeliymiş, çocukları onların çocuklarıyla sokakta oynarsa onlar gibi olurlarmış, daha neler? Halbuki o gariplerin sesi bile çıkmıyordu. Bir gün baktık şehrin öte yanında uzaklarda bir yerlerde kedi köpek barınağı gibi o insanlar için evler yapıldığı oraya gitmeleri gerektiği söylendi. Karşı çıkan sesini yükselten olsa da kimse duymadı. Olanları görüp işitenler ise sokak köpekleri toplanıp götürülürken yaptıkları gibi kulaklarını kapatıp başka yere baktılar. Onlar için, toplumun iyiliği için böylesinin daha iyi olduğuna inandırıldılar.

Sonra iş makineleri geldi. Ne o güzelim bahçeler kaldı, ne evler ne de toprak. Açtıkları dev çukura beton dökmeye başlanınca kaçmaya karar verdim. Onları evlerinden edenler gün gelir sırtımdaki eve de göz diker diye korktum. İnsanların ulaşamayacağı uzak bir yere doğru yola çıktım. Dedim ya; gidiyorum. Birbirlerinden rahatsızlık duyan, hep korku içinde yaşayan hatta zaman zaman kendine bile katlanamayan o kemirgenler gözünü biz salyangozlara dikmeden gidebildiğim kadar uzaklaşıp göz önünden çekilmeliyim.

salyangozNasıl bir canlı ise bu insanoğlu; içinde büyüdüğü doğayı bir kenara itip inşa ettikleri beton hapishanelerinde kendinden başka canlı bulunmamasına özen gösterip yalnız yaşayabiliyor. Böylece kendilerini güvende hissediyorlarmış. O kadar steril yaşadıktan sonra ölülerini toprağa gömerken ne düşündüklerini doğrusu çok merak ediyorum.

Her neyse, yolcu yolunda gerek. Salyangoz olarak geldiğim yeryüzünden yine kabuğu kuru bir salyangoz olarak ayrılmak, sümüklü böcek olarak anılmamak için insanlardan uzaklaşmak istiyorum. Birlikte yaşadığı canlılardan ürküp onları yerinden yurdundan edenler gün gelip şu bir göz oda evime, kabuğuma göz dikmeden gitmek, kalan günlerimi insanların olmadığı bir yerde tamamlamak istiyorum.

Çöpleriniz, ekmek kırıntılarınız korkularınız ne varsa sizin olsun. Aç kalır, kuru yaprak kemirir, acımdan ölürüm ama teslim olmam. Söyleyin onlara benim adım salyangoz. İnsan yeryüzünde yokken bile biz kabuklular her yerdeydik. Bu kafayla giderlerse biz yine kalır yaşarız ama insan kalır mı, kalana insan denir mi bilemem. Bizler de gidince artık oturup birbirinizi yersiniz. Ne haliniz varsa görün. Bana bulaşmayın, arkamdan gelmeyin, yeter.

Unutmayın, benim adım salyangoz.

Hadi eyvallah?

Mehmet Uhri

One Response to “Benim Adım Salyangoz”

  1. Yazıya bayıldım.Salyangoz çok haklı…

Leave a Reply