Ben vefayım

dincmen654456456Şair Sapho’yu, Odiseus Elitis’i hatta Konstantin Kavafis’in şiirilerini dilimize kazandıran 1924 yılında Heybeli adada doğan ve günümüzde sayıları hayli azalan İstanbul Rumlarından Doç. Dr. Kriton Dinçmen yaş haddiyle emekli olana kadar İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünde adli psikiyatr olarak görev yaptı. Dinçmen’ in bugüne kadar dört öykü, bir roman, iki şiir ve psikiyatrinin mitolojik kökenleri ile ilgili bir kitabı yayınlanmıştır. Ayrıca üç tarihi eser, bir felsefi deneme kitabı, iki şiir, üç roman ve iki biyografik romanı Yunanca, Fransızca ve İngilizceden çevirmiştir.

İki yıl önce 2008 de 84 Yaşında yitirdiğimiz Dinçmen yaşının verdiği sağlık sorunlarına rağmen Tıp Fakültesi son sınıf öğrencilerine “Ütopya ve Hekimlik Ütopyaları” üzerine ders verme hazırlığındaydı. Mesleğe yeni başlayacaklara hekimin ütopyasız olmaması gerektiğini, günü geldiğinde hasta ve hasta yakınlarının beklediği mucizeleri düşlemeden, onları kovalamadan insanların gözünde makbul hekim olunamayacağını anlatma çabasındaydı. 84 yaşında olmasına rağmen kendince ütopik olanı kovalayarak hekimlik ütopyalarını öğrencilere ulaştırabilme kaygısını taşıyordu. Söyleşilerinde toplumları geçmişleri kadar gelecek beklentilerinin de ayakta tuttuğunu, ütopyası olan insanlar çoğaldıkça toplumların geleceğe kök salıp güçleneceğini vurgulardı.

Denemelerinden birinde pek çoğumuzun yaptığı gibi vefasızlıktan yakınmak yerine vefaya olan övgülerini şu sözlerle kaleme almıştı;

“Ben Vefa’yım. Siz insanların en az bildiği, bilmeyi en az istediklerinizdenim. Hep en sonda ortaya çıkar, coşku ve duygularınızın sakinleşip yatışmasından, problemlerinizin halledilip küllenmesinden sonra görünürüm. Ortaya çıkışım, çoğu kez sizlerin mutluluğunu ve huzurunu gölgeler. Çünkü, sorunun çözülmüş olması ile gelir ve kanatlarımın çırpıntıları ile duymakta olduğunuz mutluluğun bir bedeli olduğunu sizlere hatırlatırım.
Siz mutluluktan uçarken, mutluluğunuz nedeniyle, insan olmanızın bir ifadesi olarak, bu mutluluğu tatmanıza yardım edene karşı, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde ödeyemeyeceğiz borcunuz olduğunu hatırlatırım. Ben Vefa’yım. Korkmayın, sizi esir almayan bir borçtur; vefa. İnsandaki karar serbestîsini bozmayan, aklınızı çelmeyen, sizin insan olma gururunuzdan bir şey çalmayan, kişiliğinizin yapısından ödün vermenizi istemeyen bir borçtur. Sizi insan yapan bir borçtur. Borcun karşılığını verdiğinizde, hissetmekte olduğunuz mutluluk kat be kat artacaktır. Meselenizin halledilmiş olmasının size vermiş olduğu mutluluğa insan olmanızın gururlu mutluluğu da katılacaktır.”

dincmen464654564565627 Ağustos 2008 günü kaybettiğimiz Doç. Dr. Kriton Dinçmen aramızdan ayrılmadan önce sıra dışı vefat ilanını kendi kaleme almış ve “Teşekkür” başlığı ile yayınlanmasını vasiyet etmişti. Bu teşekkürü sağlığımda yazıyorum cümlesiyle başlayan ilanda Kriton Dinçmen bizlere şöyle veda etti:

“İki oğlum Ümit ve Başar’la kızım Yasemin’e, sevgili arkadaşım ve doktorum Prof. Dr. Itır Yeğenağa, Prof. Dr. Ahmet Alponat, beni hayatta tutmak ve acılarımı azaltmak için uğraşan tüm meslektaşlarım ve sevgili hocalarıma, benim güçlüklerime göğüs geren sevgili Reyhan’a ve hayatımda rastladığım herkese teşekkür ederim”

Dinçmen’in cenazesi 28 Ağustos 2008′de Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde düzenlenen törenin ardından tıp öğrencilerinin kadavra eğitiminde kullanılmak üzere Anatomi Anabilim Dalı Başkanlığına teslim edildi.

Bizlere vefalı olmanın, insan olmanın gururlu mutluluğunu hatırlatacağı mesajını veren merhum Dinçmen?den, o kocaman yürekten geriye ise kitapları, çevirileri, ütopyaları ve kendi ölüm ilanında yazdığı “hayatımda tanıdığım herkese teşekkür ederim” mesajı kaldı.

Biz teşekkür ederiz sevgili hocam. Hayatımıza kattıkların için, biz teşekkür ederiz. İyi ki vardın, burada aramızdaydın.

Mehmet Uhri

3 Responses to “Ben vefayım”

  1. abdül diyor ki:

    derslerini büyük bir keyifle dinlerdim
    ışıklar içinde yat sevgili hocam
    sonsuz teşekkürler

  2. Mehmet Uhri diyor ki:

    Duyarlığın için teşekkürler sevgili Lama.
    Dostlukla

  3. selman yıldırım diyor ki:

    Bu yazınızla ben de gerilere gittim…
    Değerli hocalarımın derslerine…
    Aziz Fuat Göksel’in fakültenin ilk günlerindeki ilk deontoloji dersine mesela…
    Kamil İmamoğlu’nun, Ahmet Sonel’in pratik derslerindeki zorlu ve heyecanlı dakikalarıma döndüm…İyilerdi, gerçekten iyi hocalardı…
    Kazım Türker’in sempatik-parasempatik sistemi dersi hala belleğimdedir, o tüm amfiye heybetli bilgiyle hakim oluş…ve anatomide Kaplan Arıncı ve Alaettin hoca, pediatride Ayhan Çavdar…
    hepsine teşekkürler…

Leave a Reply