Ben Bir Kapı Tokmağıyım

tokmakBen bir kapı tokmağıyım ve uzunca süredir eskici dükkanında elimden tutup beni kapısına layık görecek yeni sahibimi bekliyorum. Eskidim, hayli yırpandım ve daha kötüsü hurdacıya gitme olasılığım belirdi. Bronzdan yapılmış olsam da rengim iyice karardı. Yılların kiri pası yüzünden eskisi gibi tok ses çıkaramıyorum. İnsan ömrü ile kıyaslandığında hayli yaşlı sayılırım.

İlk sahibim tutucu biriydi. İnce parmaklarım narin yapım nedeniyle bir kadın eli olarak görünmemden rahatsız olmuştu. Ziyarete gelenlere kapıdan uzatılmış elin, hanım eli biçiminde olmasındaki anlamdan ve incelikten  uzaktı. Evin hanımı asmıştı beni dış kapıya. Sanırım evlenirken babası hediye etmişti beni, ona. Yuvayı yapan dişi kuş misali kapı tokmağı da evin hanımından iz taşımalı onu çağrıştırmalıymış. Gelenlere evin dışında kapıyı çalmaları için uzatılan elin evin hanımının eline benzemesi için sipariş üzerine yaptırılmışım.

Kapı tokmağı olunca eve ait bir unsur olsanız da hep dışarıyı görüyor, evin içinde olanlara uzak kalıyorsunuz. Sokakta yaşananları, olan biteni ve mahallelinin ettiği tüm dedikoduları işitiyordum. Konuşulanlardan anladığım kadarıyla pek mutlu, huzurlu bir ev değildi ilk sahiplerimin evi. Erken yaşta kaybettikleri çocuklarının acısıyla içe kapanmışlardı. Sokağın çocuklarının sesi evin içine yansımayınca veya evde çocuk olmayınca hayat da ölgün oluyor sanki. Zamanla gelen giden de azaldı. Evin hanımının erken ölümüyle yuva dağılıverdi. Ev satılıp birkaç kez el değiştirdi. Gelenler de mutlu olamadılar bir türlü. Evin adı uğursuza çıkacak diye korktum. Her seferinde tadilat yapıldı baştan aşağı boyandı eklemeler oldu, neyse ki bana dokunmadılar. 

Son gelen aile beni çok sevdi. Boy boy çocukları vardı. Büyüklerin dünyasında kuru cansız bir nesneydim. Ama çocukların ilgisi hep üzerimdeydi. Onlara el uzattım, tokalaştım, oyunlarına katılıp heyecanlarını yaşadım. Onlarla canlanacağımı düşündüğüm an oldu. Hep kapı önünde oynarlardı. Başlangıçta boyları yetmediği için uzanamazlardı ama ne yapar eder tabure çeker benimle tokalaşırlardı. Sonra boyu yetenin yetmeyen kardeşine hava attığı zamanlara geldik. Hırpaladıkları dönemler de oldu. Mahallenin delikanlılılarıyla karakter yarıştırılan zorlu ergenlik dönemleriydi. Evin reisi ve anneleri sakin insanlardı. Pek seslerini duymazdım. Dedim ya ben evin dış unsuruydum içeriyi pek bilemem. Gelen gidenin yüzüne bakar, kapı tokmağından çıkardığı sese göre olan biteni anlamaya çalışırdım. Çocukların kendi aralarında dalaşmaları yerini anne babaları ile kavgaya bıraktı. Kapıyı çarpar giderler, evin hanımı üzülür, merdivende oturur onları beklerdi.

Yıllar böyle geçti çocuklar büyüdü ve evden bir bir uçup gittiler. En sık uğrayan ve her uğradığına benimle tokalaşan küçük kızlarıydı. Sonra ev iyice sessizleşti. Sokak da eski hareketliliğinde değildi. Telefon televizyon derken sokağın yüz yüze muhabbeti de azaldı. Arada sırada uğrayan bakkal çırağı veya mahallenin sütçüsü dışında el uzatıp tokalaşanım kalmadı. Önce evin beyi kısa süre sonra da hanımı vefat etti.

tokmak-2Evin eskiliğini ve yıpranmışlığı kardeşlerin gözünü korkuttu kise oturmak istemedi. Bir müteahhit ile anlaşıp evin yıkılmasına karar verdiler. Ölümün, yok olmanın soğukluğunu ilk kez o zaman hissetim. Geçen onca zaman bir kapı tokmağı bile olsan sana dokunan tokalaşan onca el, gelip geçen onca insan ile birlikte unutulup gidecekti. Ev boşaltılırken birinin beni fark edip alması için umutluydum ama görmediler bile. Yıkımın başlayacağı gün evin küçük kızı ile kapıyı kapatıp çıkarken göz göze geldik. Son kez kapıyı çaldı sonra işçilerden rica edip kapıdan söktürdü ve yanına aldı. Birkaç yıl bir bodrumda kutu içinde hapis yattım. Işık bile yoktu. Suçum neydi anlamamıştım ama öylece bekledim. Günün birinde cezamın bittiğine karar vermiş olacaklar ki bir apartman dairesinin kapısına astılar. Hayli eski görüntüm ve kapıya oranla biraz büyük duruyor olmam rahatsız etti onları. Pek tokalaşanım olmasa da bir süre daha orada öylece durdum. Artık ne sokağın gürültüsü ne de yağmurun ıslaklığını hissedebiliyordum. Kapıların ardında başta tür bir hapishanede gibiydim. Asansör yüzünden merdivenleri pek kullanan yoktu. Kapıcıdan başka kimseyi görmez olmuştum. Kimse elini sürmüyordu. Tokalaşanım azaldıkça yolun sonuna geldiğimi düşünür oldum. Evin çocuklarının da ilgisini çekmiyordum. Onlar ellerinde bilgisayar oyunları ile önlerine bile bakmadan gelip geçiyor kapı çalmak gerektiğinde ise zile basıyorlardı. Onlar için yoktum. Sanırım bir hırsızlık olayı sonrasıydı kapıların çelik kapı ile değiştirilmesi gündeme gelince eskiciye ve hurdacıya giden süreç başladı. Yeni kapı takılırken evin hanımı son kez beni sahiplenmek istedi. Annesinin elini hatırlattığımı söylese de evde beni saklayıp kullanacak yeri olmadığını, annesinin kemiklerin bile kalmadığını dile geterip kendini ikna etti. Son kez tokalaştık. Eskici beni kapıdan sökerken canımın çok yandığını hatırlıyorum. Temizlemeye çalıştı ama sonra vaz geçip bir kenara bıraktı. Eskiciye gelip gidenlere kendimi göstermek istedim ama onlar eski kilit ve kapı mandallarını daha çok tercih ediyorlardı. Bir keresinde yaşlı karı koca ellerine alıp iyice incelediler, umutlandım ama fiyatı beğenmeyip bıraktılar. O günden sonra tokaşmak bir yana eline alan bile olmadı.

Dedim ya tokalaşmalar azaldıkça sanırım yolun sonu yaklaşıyor. Şimdilerde hurdaya gidip eritilecek kırık dökük eşyaların arasındayım. Eskimiş çocuk sesleri yüklü parmaklarım, isimleri değişse de konuları pek değişmeyen mahalle dedikoduları yüklü gövdemle eritilmeyi bekliyorum. Ne beni yapıp kullanan insanlar ne de kapısında durduğum ev kaldı, geride. Son kez tokalaşacak el bekleyen bir kapı tokmağıyım. Uzun süredir elimi uzattım, bekliyorum.

 

Mehmet Uhri  

4 Responses to “Ben Bir Kapı Tokmağıyım”

  1. Mustafa diyor ki:

    Tebrikler Mehmet,

    Bir kapı tokmağını cok güzel tasvir etmişsin, cok guzel hikayeleştirmişsin, günümüz cep telefonu ve bilgisayar oyunu merakını da taşlayarak çocukların. Merakla, bir solukta okudum. Kalemine sağlık.

    Mustafa

  2. Naile diyor ki:

    Mehmet kutlarım, yine bir solukta okudum her zamanki gibi duygu yüklü eserini, gözümde canlandırdım öyle bir sokağı ve eski ahşap kapıda asılı tokmağı; iyi ki varsın ve bunları hatırlatıyorsun bizlere, hikayelerini kızım ve oğluma da okutuyorum ve senin arkadaşım olmandan pek gururlanıyorum.Teşekkürler insanca paylaşımların için arkadaşım…

  3. dr.kemal demiriz diyor ki:

    Kapı tokmağından hareketle,insanın kendine yabancılaşması bu kadar güzel anlatılabilirdi.Teknolojik gelişimin hızlanması,nostalji için gereken süreyi kısaltıyor gibi.

  4. Mehmet Uhri diyor ki:

    Teşekkürler sevgili meslektaşım. Herşey farkında olmakla başlıyor. İçinde yaşadığımız dünya önceden kurgulanmış farkındalıklarla dolduruyor hayatımızı. Gerçekte fark edemediklerimiz ise bir bir gözden yitip gidiyor. O yitip gidenler bize ait o küçük ama gerçek haayattan izler taşıyor. Duyarlığınız için teşekkürler.
    muhri.

Leave a Reply