Bahtiyar Balıkçı

2bbKaradeniz’in ayazına rağmen saatlerdir o yıkık dökük iskeleden tuttuğu balıkları sahilde bekleyen kedilere atıyordu. Arada sırada kıyıya yakın denize düşen balık için martıların kedilerle kavgasına da tanık oluyorduk. Balıkçı, dinç görünüşüne karşın hafif kamburu çıkmış hali ve güneş yanığının nasırlaştırdığı teni ile vaktinden önce yaşlananlardandı.

Yağmur atıştırmaya başlamasa ayaza rağmen iskeleden ayrılacağı yok gibiydi. Önce yağmurdan kaçan kediler sonra yakaladığı yengeçlerle ihtiyar balıkçı kıyıdaki yıkık dökük sundurmanın altına geldi. Çakısı ile yengeçleri ayıklayıp artan parçaları da denize atmaya başladı. Martılar fırsatı kaçırmayıp atılanlardan nasiplenmeye çalışıyordu. Yanına yaklaşıp ?Ne yapacaksınız bu yengeçleri, yeniyor mu bunlar?? diye sordum. Bir süre susup cevap vermedi. Sonra kafasını kaldırmadan kıskaçların içindeki etin lezzetli olduğunu, yenilebildiği gibi balık yemi olarak da kullanılabildiğini söyledi. Yengeçleri nasıl yakaladığını sordum. Ayıkladığı yengecin gövdesini denize savurup kıskaçlarını elindeki ipe dizdi. Yengeçlerin kışın kaya kovuğuna girip havalar ısınana kadar orada kaldığını, bu süre içinde kendi etini yiyip bitirdiğini, yaz gelince avlanmaya başlayıp yeniden etlendiğini anlattı. ?Bunlar kış ayında güneşi görüp saklandığı kovuktan çıkmasalar zor yakalardım. Ava giderken av oldular? dedi. Bu arada kediler balıkçının yanından ayrılmıyor dikkatle atılan parçalara bakıyordu. ?Kedilerin isimleri var mı?? diye sorduğumda kafasını kaldırıp bana baktı, külahını düzeltti. ?İsimleri yok onların. Hepsi buralıdır. Şu gördüğün siyahlı beyazlı olan hepsinin anasıdır. Her yıl bir yada iki kez yavrular. Ahali el birliği ile bakar, bunlara? diye cevap verdi. Sonra kısa bir sorguya çekildim. Nereden geldin, necisin, nerede kalıyorsun gibi sorulardan sonra yorum yapmadan işine döndü. ?Ne kadar çok kedi var burada böyle? diye üsteledim kafasını kaldırmadan cevap verdi.

- Burası Amasra. Senin geldiğin o büyük şehre benzemez. Vicdanlar henüz körelmemiştir. Kedisi köpeği açken rahat etmez, buranın insanı. Herkes birbirini tanır. Öyle kediye köpeğe isim koyup ?benim? diye sahiplenenler de olmaz buralarda. Hem sahiplencen de ne olacak?

- İyi de kedi köpek sahibini bilse fena mı?

- Aynı yağmurda ıslanıp aynı rüzgarda üşüdükten sonra kimin kimin sahibi olduğunun ne önemi var? Bak bu kara kedi bildim bileli burada. Yaşlandı artık gözleri pek seçemiyor. Elimde geldiğince beslerim o da ortalıkta beni göremezse fakirhaneme uğrayıp arada yoklar beni. Şimdi hangimiz hangimizin sahibi? Böylesi daha iyi değil mi?

bb1

Türkiye Taş kömürü kurumundan emekli olduğunu, uzun yıllar maden ocağında çalıştıktan sonra kapalı yerlerden uzak durup deniz kıyısından ayrılmadığını, denizin ise hiç acımadan insanı yavaş yavaş çürüttüğünü, yine de kömür karasından uzak olmak için denize yakın durup balıkçılık yaptığından söz etti.

- Yaşına göre iyi görünüyorsun. Madenin seni yaşlatmasına izin vermemişsin.

- Bakma sen dıştan görünene, yengeçler gibi kovuğumuza çekildik kendi etimizi yiyip bitiriyoruz. Gençlikte toyduk, o zamanlar umutlanıp, maden işçileri ile birlikte yollara dökülmüş binlerce işçi Ankara?ya yürümüştük. Şimdi hatırlayan bile kalmadı. Gün ışığına aldanıp kovuğundan çıkmış yengeçler gibi tek tek avladılar bizi. İstediğimizi alamadığımız gibi, önce emekliliği geleni şutladılar, sonra sıra sendikalı olanlara geldi. Maden ocakları özelleştirildi. Çalışanlar taşerona devredildi. Dımdızlak kalıverdik. Kaçıp bu kovuğa sığındım ama kendimi yiyip bitirmeyi sürdürüyorum. Bahtımızda buna da katlanmak varmış.

- Hatırlıyorum, binlerce işçi yürüyerek Zonguldak?tan Bolu?ya varmıştı. Neden başarılı olamadınız?

- Başarılı olmak gibi bir şansımız yokmuş, kendimizi kandırmışız. Madenleri özelleştirip işçi direnişini bitirmek için bizleri kullandılar, sokağa döküp devlet düşmanı gibi gösterdiler. Bizler de kendimizi suçlu hissedip çil yavrusu gibi dağıldık.

img_1101

Elindeki büyük yengeçten ayıkladığı kıskaçları da diğerlerini dizdiği ipe ekledi. Kalan yengeç artıklarını denize savurdu. Sahildeki yengeç parçasını almaya çalışan kedi ile martının atışmasını izledik bir süre.

- Onca yaşanandan geriye geçmişi unutup bu hayata katlanıp yaşamak kaldı. Katlanmaktan başka çare de yok. Benim gördüğüm anladığım hayat, katlananlar ile katlayanların mücadelesinden başka bir şey değil. Birileri benim gibi hep bir bahane bulup susar, katlanmaya çabalar. Diğerleri ise elindeki katlar da katlar. Bakarsan ikisi de mutsuzdur. Katlanan gün gelip düze çıkacağı hatta belki katlayan olacağı günü görmek umudunu koruduğu sürece diğerlerine göre daha huzurludur. Diğerleri ise kazanıp katladıkça dibi görünmeyen kuyuya düşüyormuş gibi çabalar, elindeki avcundakini kaybetme korkusu yüreğine düştükçe vicdanı körelir, herkesten korkar, kendinden bile uzaklaşır. İçindeki boşluğu unutmak için daha da hırslanır. İçinde ne sevgi kalır, ne dostluk, ne de insanlık. Öyle olunca buralarda duramaz şehre gider yerleşirler.

- Bunların dışında olan yok mu?

- Olmaz mı? Bir de tüm bunları seyredenler vardır. Onlar için eğlence ve dedikodu malzemesidir katlayan ve katlananların mücadelesi. Öylece seyreder hiçbir şey yapmazlar. Kışın ayazında binlerce işçi sersefil yollara dökülmüş yürürken öylece ses çıkarmadan seyrettikleri gibi.

Yengeçleri ayıklamasını bitirip ayağa kalktı. Hızlanan yağmur önce kedileri kaçıştırdı. Sonra biz de duramadık, sundurmanın altında. ?Hava fena patlayacak, Allah denizde olanların yardımcısı olsun? diyerek eliyle selam verdi. Ayıkladığı yengeç bacaklarını dizdiği ipi cebine koyup sahil boyunca yürümeye başladı. Arkasından ?Hadi kedilerin yok anladık ama senin bir adın var değil mi? diye seslendim. Dönüp önce bana sonra denize baktı. ?Adım Bahtiyar. Bahtiyar balıkçı dersen herkes tanır. Madenci olan babam kendi bahtı gibi kömür karasına bulanmamı istemeyip bahtım açık olsun diye adımı Bahtiyar koymuş. Madende çalışmaya başladığımı görünce rahmetli, çok üzülmüştü. Ne edersen et herkes kendi nasibinden fazlasını bulamıyor, hayat işte?? dedi. Hızlanan yağmura rağmen sakin adımlarla sahil boyunca yürüyüp uzaklaştı.

Mehmet Uhri

3 Responses to “Bahtiyar Balıkçı”

  1. Selman Yildirim diyor ki:

    Güzel. Benzetisim de çok yerinde.

  2. Timuçin Oral diyor ki:

    Sevgili Mehmet Uhri, sayfana bir de twitter paylaşma sekmesi eklesen, oradan bunları twitter da duyursak ve daha çok kişi okusa ne güzel olur. Ellerine sağlık.

  3. Mehmet Uhri diyor ki:

    Teşekkürler sevgili dostum Timuçin, bir bakayım yapabilecekmiyim. Evet sanırım oldu. Bundan sonra soldaki ikonlara tıklayıp twitter, facebook ve diğer sosyal medya ağlarına link gönderilebiliyor. Tekrar teşekkürler.

Leave a Reply